28 Eylül 2010 Salı

Bana neler oluyor

Evet efenim rujlar ojeler kırmızı kırmızı çantalar ayakkabılar... Kim benim ayarımla oynadı. Öyle bir çekiyorki beni renkli renkli cıvıl cıvıl şeyler. Bir gün zaptetsem kendimi ertesi gün yapışıyorum ayırabilene aşkolsun. Ben böyle değildim oysa daha bir kaç ay öncesine kadar rimel hangisidir nereye sürlür sor bilmezdim. Şimdi rimelsiz çıkmam abi. En iddalı kıpkırmızı bir çanta bakardım isterdim ama almazdım. Bu gün kıpkırmızı süründüm süslendim annemin karşısına çıktım. Ben çok sert bir tepki bekliyorum tabi ama annem benden çatlak :))) Aferin kız ne güzel olmuşun demez mi :)))) İlahi anne.... Anne hakkaten mi beni yolda o... sanmasınlar. Annem yok yok iyi dedi. Annemden aldım gazı...

Yaa burası çok kapalı sayılır yani. Bir İzmirle kıyaslanamaz. Arkadaş diyorki İzmirde sokakta elimizde biralarla dolaştık bir Allah ın kulu dönüp bakmadı. Şortlarla gezdik kimse umursamadı. Burda heryerimiz kapalı genede bakıyorlar diyor. Ve evet öyle malesef.

Neyse sınavlar hala açıklanmadı. Ve ben gerim gerim geriliyorum. Kollarımda bacaklarımda kocaman kocaman sivilceler çıkmaya aşladı sıkıntıdan. Tabi paşamızda sağ olsun insana hayatı dar ettiğinden bu sivilcemsi şeylerde payı büyüktür.

Örgüye devam şekerliğim bitti. Şimdi kış geliyorya işi büyütüp yelek örmeye karar verdim. Çok cici bir model buldum. Bakalım becerebilecek miyim. Henüz başlamadım kafam biraz rahatlasa hemen başlıcam.

24 Eylül 2010 Cuma

Karışık

Sınav sonuçları hala açıklanmadı. Stresten davul gibi gerim gerim geriliyorum. Maliye politikasından da geçmiş olayım nolur nolur nolur demekten dilimde tüy bitti. Dualarımla yeterince duygu sömürüsü ve baskı yaptım diye umuyorum. Pleaaasee.... Cevabını ne yaptığımı hiç ama hiç hatırlamadığım, hatta böyle bir sorumu vardı yahu dediğim, sorulardan iki üç tanesi doğru çıksa mezunum. Yani sınırdayım... Bu sınıra yürek mi dayanır. Selam verenle kavga edesim geliyor. Dakikada 5 kere siteye girip sonuçlara bakıyorum. Her şeyi belirsiz bu sistemin. Bir gün bu sınav sonuçlarının açıklanacağı tarihinide verecekler insanlara ama ben göremicem. Yok yooook sınıfta kalmaya devam edersem sanırım bende görebilirim. Bende bu azim olduktan sonra.

Hiç çalışasım yok. Pc bana ben pcye bakıp duruyoruz. İçimden gelmiyor. Sahi ben bu yıl izin kullanmadım. Ondan olmasın sakın. Millet ikinci izileriniz kullandı. Grev yapıyorum.

Benim evde kesin bir şey var. Eve girer girmez yatıp uyuyasım geliyor. Hatta hiç ayakkabıları çıkarmakla bile uğraşmak istemiyorum. Bütün gün eve gidince şunu yaparım bunu yaparımlar evin kapısını açmamla yok oluveriyor. Aman yaa günler çuvalamı girdi. Zzzzz....

Ve şiirlerin gecenin köründe çok hoş, özlemişim..Şunları ben ayıkken yollasan. Telefon cırk cırk tam uykumun en güzel yerinde :))) Hem yetmiyor sanki artık. Senede iki şiir :))) O kadarcık mı yani bu mudur diyesi geliyor insanın, yada buna şükür mü demeliyiz :))) . Eskiden sabah kadar telefondaydık ve bir sürü şiir olurdu :)) Çok komik geliyor bana şimdi o günlerdeki halim :)) Hep azla yetine yetine zaten elde var sıfır. Dur bakalım çok merak ediyorum ne olacak bizim sonumuz. Senaryoyu yazanı bir bulsam zaten... Öpecem....

Ve ne olduysa bir anda evdeki pcye windows 7 yükleyesim geldi. Ne gerek vardıysa artık. Durduk yere iş çıkardım başıma. Format atarken yedeklerimin bulunduğu diskte sizlere ömür. Aslında çok saçma ben ona dokunmadım ki. Bööğğle gözlerim yerinden pörtledi. Sanki bütün hayatım ordaymış gibi. Hayatım kaymış gibi. Ama bir bakımada öyle. Boşuna dememişler akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir diye. Zaten uykun var yat uyu ne bırkalıyon. Moralim bozuldu tabi olduğu gibi bıraktım her bişeyi. Bakalım bu akşam kurtarma çalışmalarım devam edicek. Artı eskiden kullandığım programlar windows 7 de çalışmıyor. Araştırmadan atlamamak lazım herşeye, sazan mıyım neyim :)))

16 Eylül 2010 Perşembe

Çok çalışmam gerekiyoooo çoook.....

Evet efenim bu sefer dolmalardan tam puan aldım mutluyum... Şimdi ne öğrensem acaba. Zor geliyor yapmak işten çıktıktan sonra. Oturayım tv izliyeyim istiyorum ya da yatıp uyuyayım. Ama birazda sebze yemekleri yapmayı denemem lazım. Çorba morba öğrenmeli bir kaç çeşit. Sonra pilavlar falan. Makarna sosları. Ha bire dolma mı yapacaz beğendiler diye :)))

Bu aralar dantel işine iyice kafayı taktım. İlk şekerliğim bitmek üzere. İnternetten süper modeller buldum. Kuğulu kuğulu çok tatlılar. Gece yarısına kadar dantel örüyorum. Uyku akıyor gözlerimden ama bırakamıyorum. Bu kadar saracağını tahmin etmemiştim. Ama annemin eski tığı ile baya bir zor oluyor. Gidip kendime tığ alayım dedim. Ben kitapta gördüğüm numarayı adama söyledim 0.75 ve 2.5 tığ istiyorum dedim. Meyhaneci gibi müslüm gürses vari bir adam tuhafiyeci. Rahmetli Turgut Özal la çekilmiş resimleri var küçücük dükkanının sağında solunda. Dükkan harbi küçük. Adam dayı dayı "bak ablacım tığın buçuklusu olmaz" dedi. Ben mosmor oldum tabi. Kem küm ya ben yeni başladımda cart curt. Abi gene dayılanıyor "Belli oluyor zaten" ben daha da mor. abi beni ezdi bitirdi beni yani. Neyysee.... Adam bi şey ima eder gibi konuşmaya başladı tığın tekini gözümün dibine getirip rakamını gösterdi bir ara tığla gözümü oyacak sandım. O kadar yaklaştırdı ki tığı bulanık görüyordum artık. Adamdan tırsmadım dersem yalan olur. "Sen neresine bakıyon bilemiyorum" dedi imalı imalı. "Kalını var incesi var" uleyn dedim bu herif inceden inceye yavşıyomu acaba diye bir fitne düştü içime. Ama amcada yaşlı yani yok be dedim kendi kendime ne işkilli adamım. Attım düşünceyi kafamdan. Dedim sen bana her numarasından ver. On tığ aldım çıktım dükkandan. Tığlara baktıkça gülesim geliyor. Artık seri üretime geçerim. Hey Allah ım.... Akıllar dağıtılırken ben nerlerdeydim acep.

14 Eylül 2010 Salı

İkinci Dolma Harekatı

Dün iş çıkışı kattım paşayı önüme dolmalık malzeme almaya gittik. Tabi her zamanki gibi ben markete girince amacımdan sapıp ne gördümse aldım. Kasada dııııtt yetersiz bakiye. Paşanın kk nı kullandık. Bu kaçıncı oluyor bilmiyorum. Hepte ona denk geliyor garibim :)) Yok aslında yanımda para vardı ama olmaz dedi. Hay hayy dolmaları zaten sana yapıyoruz :))) Neyse reziil oldum ama hiiç istifimi bozmadım. Bir de yüzüm kızarmayı verse nolur sanki.

Eve vardığımda zaten saat dokuz olmuştu. Oooo bir sürüde misafir gelmiş. Köyden akrabalar. En son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum, çoğunun adını yüzünü unutmuşum. Çocukken pek giderdik. Hatta köylerinde eşşek üstünde resimlerim var. Birinde eşeğin yanında durmuşum, eşşek sanki asker arkadaşımmış gibi boynuna dolamışım kolumu. Eşşekle aynı boyda olduğum zamanlar henüz. Eşşek kadar olduğum zaman demekki o zamanmış :)))) Bir kolumda eşşek bir kolumda bir sürü papatya. Zaten ben köyün en çok hayvanlarını severdim. Bir gün sokakta at bulmuştum.... Bunlara getirmiştim bana kızmışlardı :))) Abimin ayağına at basmıştı.... Ne maceralar çocukluk ayrı bir dünya gibi.... Özlediğim günlerim var... Neysee... Sonra miras davasına bizimkilerin arası açıldı. Ananem bir daha gitmedi sağken adını bile anmadı. Annemlerde ananemi düşünüp gitmediler. Öylece koptuk. Cenazesine gelmişlermiş ben pek hatırlamıyorum gelen giden çoktu. Bunlarda çok kalabalık. Kabile şeklinde yaşıyorlar. Çocuklar herkeze anne diyor. Kim dede kim baba çocuk kimin çözemediğim bir sülale :))) Biraz onlarla oturdum on buçuk gibi kalktılar. Yapıştım hemen anneme dedim bana tencere ver. Ne yapçan bu saatten sonra diyor. Yaaa ver sen dedim. Şimdi söylesem mani olacak. Ne yapçan söyle diyor. Aaa dolma yapçam dedim. Bu saatte şaşırmış dedi bana :)) Neyse efenim anne sözü dinlemek lazım. Gece iki buçuktu sarma işlemi bitti. Pişmesi neyim üç buçuğu buldu. Pişerken birara uyumuşum Allah tan tavşan uykusuda zınk diye bir fırladım yataktan. Valla emeklerim boşa gidecekti. Yaprak işinden anlamadığım kesin. Gittim en pahalısını aldım. Sebep pahalıysa vardır bir hikmeti :)) Yapraklar kafam kadar. Hani bende istiyorum ince ince minik minik sarayım ama içi ne kadar az koyarsam koyayım yaprağı sardıkçası oluyo sana labada gibi. Yaprakları ikiye böldüm efenim, açıp şekline bakacak halleri yokya, "aaa benim yaprağım yarımmış" :))) Küçük küçük sardım. Bu kez harcın içine limon suyuda koydum. Immmhh pek güzel oldu. Sadece en son tencereye koyduğum su biraz fazla kaçtı daha az koyaymışım on numara olcakmış. Neyse sabah tadına bak gece tadına bak midem bir tuhaf oldu. Sabah hemen tabağa koyup anneme götürdüm. Çok lezzetli olmuş dedi. Bak bir limon ne kadar fark etti. Biraz da suyunu tam çekeydi.

Yiğende de okul heyecanı. Ben yememm diyor. Sana vermiyom zaten dedim bende :))) Okul kıyafetleriyle pek tatlı olmuş ama bir resim çekmeme müsade etmedi, şımarık şey... Eliyle yüzünü kapatıyor. İyi dedim ben gidiyorum. Otobüste içim dışıma çıktı tabi :))) Bakalım paşa kaç puan dicek. Vaktiylen bana sen yemek yapamayı bilmiyorsun evine misafir gelse elin ayağına dolaşır bana bir şey olmaz sen rezil olursun ezilirsin dediydi. O gün kızdım sonra hak verdim. Öyle olur bu işler. Hayatımda o olur veya olmaz ama ben bu işi öğrenecem. Yaaa ben hep şöyle düşündüm herkez bir şekilde yapıyor, bende vakti gelince yaparım ama öyle değilmiş malesef. Bilmek ile yapabilme ihtimali arasında çok fark var. İlk dolmayı yaptığımda soğanı doğrarken mutfaktan kaçmıştım :))) Kırk tarif bulup hangisini yapacağıma karar verememiştim. Videolar falan izlemiş önüme gelen herkeze bu nasıl yapılır diye sormuştum. Bu sefer çok rahhattım. Bir şeyi atlamamak adına tarife bir kez göz atıp tak tak tak yaptım. Bu kez salak gibi yaprakları da saatlerce haşlamadım. Geçen sefer neydi o öyle. Yaprakları ayıramıyordum :))) İçte,yaprakta ziyan olmadı çok şükür. Geçen sefer atıldı hep yazık.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Kürkçü Dükkanı

Tatil ne çabuk bitti yahu. Bana bunun gibi iki üç, yok yok dört hafta daha lazım. Gece geç yatayım sabah geç kalkayım.... Yetişçek bir şey yok aman ne hoooş... Örgü neyim öreyim. Gıcık gıcık müşteriler yok telefon yok. Habire ablamın başına ekşiyip kıza daral getireyim. Nolur yani :))

Sabah işe gelmeden evvel referandumu bir daha dinliyeyim dedim. Tanıdığım herkez yüzüme farklı söylüyor oraya gidince farklı şey atıyor. Ne sahtekar olmuşuz vesselam. Kim neye oy verdiğini ne kadar biliyor orası tam muamma. Gerçi artık bu sonuçlara nasıl güveneceksek. KPSS rezaletinden sonra. Şüpheli yani. Herşey şaibeli görünüyor artık bana. Neyse baktım geç kalıcam çıktım evden önce anneme uğradım bayram şekerlerimi ceplerime doldurdum ve yola çıktım. Offf ayaklarım geri geri gidiyor valla. Bu gün de işe gidilir mi diye diye..... Otobüs tıklım tıklım bu ne yaaa... Dükkana geldim hazırlandım kuruldum maillere falan baktım tam ağzıma şekeri atıyorum, tesadüfen kafamı kaldırdım, ben genelde bilgisayara gömülü yaşarım, karşımda yan komşu...... Dikmiş gözlerini bana bakıyor.... Abicim ne seyrediyon sen sorması ayıp. İnsan bir öhü möhüü der yahu. Amca 50 küsur yaşına gelmiş öğrenememiş. İnsan neye sinir olursa o gelir bulur onu dibinden de ayrılmaz. Eni konu geçmiş karşıma bakıyor, ben tabi leylaa......Hey Allah ım....

Bu gün miniş yiğenim okula başlıcaktı ama seçim sandıkları okullarda olduğundan bu gün başlayamadı. Çocuğun hevesi kursağında kaldı. Garibim evdeki tek çocuk o olunca önüne gelen okulla ilgili bir şey söyleyip duruyor. Akıllı bıdığım benim. O kesinlikle hakkını verir. Dün çocuktada heyecan vardı sanırım baya bir hareketli gördüm kendisini. Koltuğa çıkıp çıkıp tepeme atlamalar, karşılıklı top atmaca, arkadaş toptan daha çok zıpladığı için korkuyorum atmaya yüzüne gözüne gelecek diye, yastık savaşıda yaptık beynime yediğim bilmem kaçıncı yastık darbesinden sonra ben nakavt.... Ne enerjidir kardeşim yaww... Artık ben gidiim bari diye kaçma girişiminde bulununca uyanık ayaklarıma yapıştı. Ooo yaşlanmışım üstümde bir ağarlık var. Yürüyemiyorum sanki. Falan dedikçe kırılıyor gülmekten. Ahaa ilacını buldum gıdık iğnesi. Tabi gıdıklayınca arkadaş yerlerde. Kurtulmak çok zor oldu. Küçükken daha hafifti tabi ebat olarakta küçük olduğuna o öyle ayağıma yapışık dolaşırdık. Ama şimdi baya bir büyümüş kıpırdayamıyorum :))) Penguen yürüyüşü yapardık ayaklarıyla ayaklarıma basardı öyle yürürdük, şimdi ayağıma basınca ayağım eziliyor :)) Geçiyor be zaman... Dilerim çok güzel çok eylenceli günleri olur.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Ve Boyalar Akar

Arife günü müşterinin teki beni bir güzel azarladı. Zaten duygu yüklü bir günümdeydim. O da bahanem oldu sabahtan akşama kadar çocuk gibi zırladım durdum. Normal zaman olsa belki sinirlenir way deyyus way der bir süre sonra unuturdum belki. Yani saatlerce ağlama mı gerektircek bir durum yoktu. Ama hormonların oyunu bu. Derlerdi de inanmazdım. İnsan ne kadar inişli çıkışlı olabiliyor. Kontrol elden gidiyor. Neyse o gün kendime gelemedim o kadar zırlamaya kütük gibi uyumuşum. Bayram sabahı gözler şiş ve mor ....

Bir dargın bir barışık olduğumuz bir akrabam var. Hem özlerim bir araya gelince de bir süre sonra ikimize de daral gelir. Bu bayram acaba ben mi çok sivriyim, kendimi kontrol edeyim bakayım dedim. İlişkimize bir şans vereyim :P. Yok abi dilim dursa kaşım gözüm seğiriyor. Aramızda kan uyuşmazlığı var. Seyrek görüşmek daha hayır sanırım. Neyse efenim beraber bayram şekeri toplamaya çıktık. Anacım 30 gün oruç tutan o güzel insanlar 31. gün sabahtan akşama dedikodudan yıkıldılar. O ne giymiş, bu ne takmış, kim kimi nerde görmüş. Magazin forewer halt etmiş. Okuldu işti derken gündemden uzak kaldım diye üzülüyordum maşallah bir günde özet geçtiler. Eve dar attım kendimi. Evim evim güzel evim. Bayramın ikinci günü dantel öğrenmeye başladım. Annemden dantel ipi ve tığ gaspettim :) Pek kıyamadı vermeye... Anne sen cimri misin deyince :)) Aman al dedi verdi. Kendi çapımda ipi birbirinin içinden geçirme denemeleri yapıyordum kii teyzem geldi. Bu işin piri gibidir. Maşallah elinden çıkan her şey sanki makinadan çıkmış gibidir. Kadıncağızı esir aldım :) Allah tan gösterdi de yaptıklarım bir şeye benzedi. Ama o kadar yavaşım ki on sıralık örneği abartısız söylüyorum 5 saatte yaptım. Kadıncağızda evliya sabrı varmış valla. Hiç gözünü üstümden ayırmadı. O baktıkça ya tığ elimden fırlıyor ya parmağıma doladığım ip çözülüp gidiyor. Bir komedi filminde böyle bir sahne görseydim eeeh der kanalı değiştirirdim. O kadar salakçaydı yani durum. Kadını daha fazla germemek adına arada çay neyim döktüm ki hararet basmasın. Benim çcukluğumdan beri nedendir bilinmez ellerim titrer. o Yüzden kimseye çay neyim ikram etmem yani. Yanma riski hat safhada. Ama teyzeme hörmette kusur etmedim. Sonunda o kadar küçük bir şey çıktıki ortaya utancımdan resmini koymuyorum :) Sonunda teyzemi azad vakti geldi, ki niyeki eve gidip ne yapçan gibi cümlelerime tepki vermemeye başlamıştı. Onun ardından ben bu işi söktüm yaa gibi saçma bir hevese kapılıp yeni bir örneğe başladım. Gecenin biri olmuş ben hala bitireyim şunu öyle yatarım diyorum. Abuk bir durum ama taktım mı takıyorum. Yavaş olma sebebim acemiliğim ve gözümün görmemesinin saymazsak habire nerde kaldığımı unutmam, tığın fırlaması, parmağımda kan dolaşımı kalmaması vs... Neyse biraz biraz söker gibi oldum. Bu sabahta gözümü açar açmaz tığa sarıldım. Akşamda hevesle bak anne ne yaptım diye yaptığımı gösterdim. Annem sen sabahtan beri bunla mı uğraşıyon ben bunu on dakka da yaparım demez mi :)) Sağol be anne... İnsan aferim kızım der yahu. Gaz versene azıcık. Neyse.... Bense doğmamış çocuğuma don biçmeye karar verdim. Dimi ama şimdiden başlıyayım ben anca biter o günler gelesiye kadar. Ekselansları teşrif edinceye kadar :)) Sipariş bile aldım. Ben çocuklara donları hazırlıcam kızlarda evlenip çocukları hazırlıcaklar. Anca :))

Saçımdaki boyalar aka akaaa bir hal oldu. Patlıcan morunu beğenmiştim oysa. Şimdi o beğenmediğim kırmızıya dönmeye başladı. Yarın liseden arkadaşlarla buluşma var. Bu saçlarla gider miyim bilmiyorum. İlk günkü beğenilerin yerini ekşimiş suratlar aldı. Pek olmamış sanki demeye başladı teyzemler. Bende güzelliğimi kıskanıyorsunuz diyorum. Ama dahada açarsa rengini sanırım punkçulara dönebilirim.

8 Eylül 2010 Çarşamba

Pembe Prenses


Uzun zaman oldu blog alemine dalalı. Çocuk özlemimden olsa gerek en çok ilgimi çekenler minik çocuklarını anlatan annelerin bloğuydu. Bir zaman sonra değişik bir çocuk ve değişik bir annenin bloğuna takılıp kaldım. Her gün bilgisayarın başına oturur oturmaz ilk işim o bloğu okumak olurdu. Okuyamadığım gün olduysa aklımda kalırdı. Nitekim bu hafta sonuda sınavlar dolayısıyla okuyamamıştım. Sınavda bile aklıma geldi gidince okurum diyordum. Bir his vardı içimde ama ben iyiye yormak istedim sanki. Ve bloğa bakınca gördüm minik Nehir Melek olmuştu. Onun o gözlerine bakıpta o bloğa takılmamak elde değildi. Pembeyi seven küçük kız. Çok küçük henüz. Ailesi için çok ağır. Onlar kadar olamaz ama benimde kalbim ağrıdı bu haberi okuyunca. Söylenecek fazlada bir şey yok aslında. Belki böylesi daha hayırlıdır. Yıllarca yaşasaydı bu çocuk yıllarca hastanelerde hep iğne serum vs... Ne nalet hastalıktır, insan olarak ne kadar çaresiziz... Allah kalanların yardımcısı olsun. Bir anne baba evlat kaybetti, bir abla kardeş kaybetti. Ne güzel günler yaşanabilirdi oysa. Sonsuzluk aleminde buluşacaklarına canı gönülden inanıyorum. Ama olmasaydı keşke. Keşke geçen cümlelerin hiç dönüşü olmuyor ne yazık ki. Yokluğuna alışmaya çalışmak ne kadar zor olacak onlar için. Bizim için bile zorken.

Düşünsenize her şeyini bırakıyor bir aile işini, evini, arabasını, diğer evladını ve bir hastaneye yerleşiyor. Her an her saniye beraber. Ne büyük fedakarlık. Körü körüne inanmıyor her söylenene, araştırıyor soruyor anlamaya çalışıyor. Bırakmıyor en önemlisi, kader deyip vazgeçmiyor. Fazladan yıllar katıyor ömrüne. Belki ecele mani olamıyor ama güzel yaşatıyor minik meleğin ömrünü Mary Poppins tadında.

Nehir bu gün sonsuzluğa uğurlanıyor. Orda olup pembe güllerle uğurlamak isterdim onu.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Kırmızı Saçlı Kız

Yok yok bu patlıcan moru olsa gerek.

Çok şükür sınavlar bitti. 2 dersim gayet iyi biri gayet şüpheli. Başımın belası Maliye Politikası. Yaa sevabına geçiriverseler beni bu dersten nolur sanki. On yılda sınıf tekrarı yapsam anlamam ben o dersi. Tek ders yüzünden kalmam inşallah. Cumartesi günü sınav çıkışı canım hiç eve gitmek istemedi. Bir yakınım geçiyordu kalbimden. Tak diye karşıma çıkmaz mı. Ne güzel tesadüf oldu. İlk o dedi aklımdan sen geçiyordun diye :))) Kalp kalbe karşıymış. Saatine denk gelmiş derler ya. Ama ne yalan söyliyeyim şu Maliye Politikasından geçmeyi umsaydım keşke diye hayıflandım doğrusu :)) Zaten böyle zamanlarda hep abuk sabuk şeyler istemiş olurum. Kahve mesela :))) Aklımda saçlarımı kızıla boyatmak vardı ama tek başıma cesaret edemiyordum. Benle gelir misin dedim geldi. Onun kuaförüne gittik. Ben çok sevmem öyle zırt pırt kuaför neyim değiştirmeyi. Röflenin üzerine tutarmı tutmaz mı derken girdik kuaföre. Valla tam istediğim gibi oldu. Artı önceki kuaförümün beni müthiş kazıkladığını anladım. Yuhhh dedim. Neyyyse... Bayram öncesi süper oldu bu değişiklik.

Pazar yine sınav vardı. Ama artık çalışmaya daha da takatim yoktu. Gece ışık açık kalkıp çalışırım umuduyla yatmadan oturur vaziyette azıcık kestireyim dedim. Ne uyudum ne gözlerimi açıp çalışabildim. Nasıl bir psikolojidir bu. Nihayet sabah altı gibi Allah ım Allah ım çalışmama lazım diyerek kitabın başına oturdum. Oooo her sayfa sonrasında ben harikalar diyarında :))) Hayallere dalıyorum ayrılmam zor oluyor. Neyse sınava götürürüm sözü veren şahısın tel kapalı. Ben malımı bildiğimden okulun yerini neyim daha önceden bellemişim zaten. Çıktım gittim. Okula vardım bir yer bulup orda da çalışmaya devam ettim. Derken tel hazırlan seni almaya geliyorum..... Ooooo dedim çıkışta gel bari bir işe yarasın. Sınava girmeden geldi.... derdi saçlarımı görmek tabi :))) Sınav sonrası az sohbet edip eve gittim. Ooof nasıl yorgundum. Külçe giib uyumuşum. Ama hala her yerim ağrıyor ve uykum var.

bu günde patlıcan moru saçlarımla kendimi iyi hissediyorum. Alıştım bile :)) Olumlu tepkiler aldıkça daha bir sevdim ben bu rengi. Kasap dükkandan çıktı dedi bak karşıdan gördüm perfect dedi. Ben mest oldum tabi. Ağzım kulaklarımda :)))))))

Bir de kilo versem mesela hemen bu gün bir on kilo kadar. Allah tan başka ne istenir. Liste uzun daha çok şey istiyorum. :)) Çok kilo aldım. Bir aralar başladığım rejime sınav stresi ve ramazan darbe vurdu. Obez olcam yakında Allah korusun yaaa... Acil bir plan yapıp bu işi halletmem lazım. Babamın bile benim kadar göbeği yok. Offff ya offff... Yiyip yiyip kilo almayan insanlardan olmak isterdim. Kim istemezki dimi ama :))) Şimdi ben dondurmalara nasıl veda ederim kolaya bayram üstü çikolataya, şekere, baklavaya nasıl hayır derim. Ben bunu başarırsam zaten kilo veririm yahu. Deniyeyim ben bunu. Bu günden itibaren başlıyayım dikkat etmeye. Üç günde ne versem kardır. Byaramda da dikkat edersem en azından biraz bir şeye benzerim. İnşallah yani. içimdeki obura mani olamıyorum. Şöyle düşünmem laızm yemekler bir yere kaçmıyor. Çok istiyorsan gene yersin ama bence önce bir aynaya bak :)))

3 Eylül 2010 Cuma

Yüksek gerilim

Yarın sınav var yapamazsam korkusu, yetersiz çalıştım hissi yüreğimi daraltıyor. Valla koca ramazan aramam gerekenleri bile aramadım. İnsanlara ayıp oldu. Şu sınav bitsin hayırlısıyla hepsinin gönlünü alıcam. Bana da iyi gelecek azıcık insan içine karışmak. Ha gayret son iki gün....Pazar günü özgürüüm.....

Dün bilgisayarın başında oturdum oturur oturmaz hergün kullandığım program çöktü. Hoppala yarim... Eyvallah dedik olur böyle vakalar. Müşteriler telefonla tacize başlayana kadar relaxtım ama müşterilere cevap verememeye başlayınca gerilmeye başladım. Bildiğim tüm yöntemleri denedim, ama nafile, meret bir türlü çalışmadı. Hımmm ne yapabilirim...... Ommmm....Diye sakinleşmek için yoga yaparken, patronun pc sindeki programın, çalışan parçalarını alıp benim programdaki çalışmayanların üstüne yapıştırayım dedim. Flash diski patronun pc ye takar takmaz mavi ekran zonk diye karşıma çıktı... Valla o an gözlerim yerinden pörtlemediyse daha da pörtlemez sanırım :))) Hemen aklıma ilk gelen şeyi yaptım yani pc yi resetlemeye kalktım. Kapandı kapanış o kapanış. Pc ye elektrik bile gelmiyor gibiydi.Eywwaahhh dedim adam şehir dışında ben bunu ona nasıl söylerim. Zaten pek iyi geçiniyoruz. Ooo my gooddd.... Ateşim çıktı, sanki hissetmiş hemen aradı. Oyy ooyyy ben nerelere gidem. Bir şey söylemedim. İkinci arayışında battı balık yan gider dedim ve olanı biteni anlattım. "Ya senden kaynaklanmıyor" deyince beyin damarlarımdan serin serin bir kanın aktığını hissettim. Çok şüküüüür yarabbiiimm..... Ya benden ötürü olaydı ooy oooyyyy....

Mahallenin çocukarına da ayrı sinir oldum. Yahu hepsinde bir kaykay garrr o tarafa garrr bu tarafa hemde tam dükkanın kapısının önünde. Telefonda müşteriye bir şey anlatacam gürültüden ne adamı duyabiliyorum ne söyleyeceğimi toparlaya biliyorum. Bir iki uyardım ama beni sallamıyorlar ki. Yan taraftaki dükkandaki abi çıktı en sonunda, ohhh şükür. Sen nerlerdeydin yahu... Hepsi dağaldılar ama akşam olmuştu artık.

Eve gittim bu sefer müşteride arıza çıktı. Sözle akşam ders tekrarı yapacaktım. gece 1:30 a kadar telefonda destek verdim. Kara bahtım kör talihim.

Dünkü bu aksilikler sınavın verdiği stresten ötürü üzerimde oluşan negatif elektrikten olduğunu düşünüyorum. Zira bu gün geldim, dün herşeyi olduğu gibi bıraktığım halde, program çalıştı, patronun pc açıldı.... Ağzım bir karış açık kaldı vallaa... Ben harbi inandım bu negatif enerji olayına.

Velhasıl şimdilik asayiş berkemal....