29 Aralık 2010 Çarşamba

Yeni Yıla Yerle Yeksan Girecem....

Sonunda beklenen oldu. PC elimde kaldı. Tam işlerin ortasında virüs belasını aştım sanarken hem de.... Hemde müşterilerden ezile büzüle iki güncük daha koparmışken.... Pufff.... Virüs bu belli canına okurdumda oyun oynayacak zaman değil. Maşallah işler bir açıldı bir açıldı..... Yıl sonu diye sanırım arayan arayana gece gündüz telefonda destek veriyorum... Bu ne laaa.... Alt tarafı yılın rakamı değişiyor insanlar çıldırmış olmalı...... Telefonum şey telefonu gibi zırrr zııırrrr zırrrr :)))) Töbee töbeee..... Hayır yani ne bekliyorsunuz yeni yıldan mucize mi..... Bişi olmıcak değişen bişi yok sakin olun tecrübe konuşuyor....

Pc yi formatlamamak için harcadığım enerji formatlamaya kullansaydım daha erken toparlamıştım durumu.... Tekrar her şeyi ayarla, tam bir eziyet. İşleri yetiştirememenin ezikliği, patronun cins cins bakışları, müşterilerin baskısı.... Bööööö...... Uykusuzluk.... Haliyle arıza lambam yanıyordu ve hala yanıyor...

Dizi izlmek istiyorum, kitap okumak istiyorum, uyumaaaak istiyorum... Arkadaş diyorki beni koruma vakfı açacakmış... Sloganıda o da bir insan olacakmış :)) Her kez bana başka iş buluyor bak eleman alcaklarmış benim adımı söylersin :P breh breh breh bizim arkadaşlar büyümüşte bana referans olurlarmış :))) , kızııııım girsene şu KPSS yee manyak mısın :) ....Manyakımmm..... Harbi bu hafta manyak olduğumu gördüm.... Memur olmak vardı anasını satiim... Akşam beş kapat kontağı :))) Pardon beşe çeyrek kala.... Bizim bir arkadaş Belediyeye hizmet veriyodu yaaa diyor kabinlerle ayırmışlar bunları bunlar kabinler arası gün yapıyorlar :)) Süper yaaa....

Tarihe merak sardım. Ömrümce nefret etmişimdir tarih coğrafya gibi ezber derslerden ve hiç bilmem iklim ve bitki örtülerini hangi savaşta kimlerin birbirine girdiğini. Okumalı bilmeli dedim... Bir ton kitap aldım gene.... Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Alparslan vs... Fatih Sultan Mehmeti bitirmek üzereydiiim ki görüldüğü üzre işler zıvanadan çıktı...

Neyysee size doyum olmaz ben işlerime geri döniiiim bari....

21 Aralık 2010 Salı

Açık Öğretim

Bu gün harcı yatırmaya gittim. Dün paşa ben götürürüm dediydi. Yüürrüü senden gelcek hayır... Sanki işmiş beni bankaya götürmek. Ben hallederim dedim. Bozuldu :( vak vak vak.... Öyle cıvatadan kahramanlıklara karnımız tok :)))

Okumak güzelde şu harçlar olmasaydı :))) Ne alakaysa aklımda ziraatbankasına yatırılcak diye bir şey yerleşmiş. Sabah soluğu ziraat bankasında aldım, hiç kuyruk yok o zaman ahali içerde olsa gerek diye içeri girdim, içerdede kuyruk yok... Güvenliğe sordum, adam vakıfbank deyince yüzüm kızardı valla nitekim ben bu okulu 7 yıldır okuyorum, hala öğrenememişim... Allah tan güvenlikçi abi bunu bilmiyor :)))) Harç paralarını eskiden bankanın içinden yatırıyorduk iki memur görüp iletişim kuruyorduk. Şimdi bankamatikten yatırıyoruz. Teknoloji geldi mertlik bozuldu. İnsanlar çalıştığından herkez anasına babasına tutuşturu vermiş parayı yollamış bankaya. Ne anlasın amcam teyzem bu işlerden. Önümdeki kız beş kişininkini yatırdı teyzeler amcalar üşüştü başına :))) Tabi sıradakiler kıza kötü kötü bakmaya başladı, bir türlü ayrılmayınca makinenin başından, hatta arkadakilerden bazılar biz salağız ya sıra beklioruz falan demeye başladılar :)))

Sıra bana geldi nihayet. Yatırırken bir bayan geldi, sen biliyo musun dedi... Şimdi öğreniyorum, gel beraber yapalım dedim...Gıcık makina yaa 290 lira harç 300 veriyon almıyo ille 290 yatırcan bozuk yoksa çıkıcan sıradan paranı ayarlıcan gelcen,bir de ne kadar yatıracağını bankada öğreniyorsun, sürpriz yani... Bendede öyle oldu bozuk yoktu yakında milli piyangocudan bilet aldım para bozulsun diye :))) Bende bu şans varken kesin çıkar zaten :)))) Sonra sıra benden sonraki bayana geldi dedi göster bana gene... Onun kinide yaptık tam para isteme ekranında makina ciyak ciyak bağarıyo kız paraları düşürdü elinden aceleden eli ayağına dolaştı tabi, en sonunda parayı tıktı makinaya, aman al lanet olsun, deyince ben koptum artık :))))) Makina da yani sanki imha olcak öyle bağarıyo :))))

Dizi dizi inciyiz....

Bu Öyle Bir Geçer Zamanki dizisinden sonra Erkan Petekkaya dan nefret eder oldum. Halbuki severdim kendisini. Şimdi hiç yüzüne bakasım gelmiyor. Mete öldürememiş lavuğu.... Yanına katmak istediklerim vardı halbuki... Osman ı istiyomuş babababaaa bende insafa geldi sanmıştım. Mete ye karşılık Osman halla halllaaa.... Var böyle adamlar gerçek bu dizi gerçekten var.... Alinin ayılığı neyim gerçektir. Sanırım birde bu siyasi olayları Deniz Gezmişe de bağlıcaklar film hepten on numara bişi olcak.

Kavak yelleri kabak tadı verdi mevzu hep aynı o ister o istemez o pişman olur döner öbürü istemez :)))) Yok bitmez bu dizi ben diyim size....

Küçük sırlarda Arzunun o merdivenden yuvarlanacağını daha filmin başında anladım. Çok klişe çoook....

20 Aralık 2010 Pazartesi

Depresif haller....

Offf şimdi bütün hafta bekle hafta sonu olsun diye. Pazar günü hiç çıkmadım yataktan. Yatakla yorgan arasında kedi gibi miskin miskin yattım durdum. Midemde bir acayipti zaten. Laptopuda açtım, belki hevesim gelirde işleri yapar bitiririm diye.... Pc yi görmemek için kafamı yorganın altından bile çıkarmadım :))) Yokmuşum numarası yaptım yani :)))

Çok enteresan gece mesaj atmış yak yık tarumar et sonra mesaj at şiir yollaa.... Yaaaww yürü git.... En çokta ailem seni kabullenmez onları alıştırmam lazım demesi koydu laaa tek bir yamuğum yok bu güne kadar aynı mahallede doğdum büyüdüm komşularımın çoğu benim çocukluğumu bilir. Kabullenmemesi için bir sebep olması lazım. Paşadan öncede sevgülü mevgülümde olmaadı zaten. Benim sevdiklerim hep başkalarını severdi benide seven tek tük birileri çıkardı bende onları sevemezdim. :))) Halt etmişim ben... Keşke o beni sevenlerin biriyle gideymişim. Aşkta seven taraf olmayacan kardeşim. Bırak o sevsin o yorulsun. Nede çok biliyom :P

Arkadaşım hamile. Teyzişş olcam yakında. Biri daha hamile ama o uzakta. Kankimde yüzüğü mü atmış ne olmuş dün bişiler yazdı msnden. Dinlemiyom diye kızdı hatta. E kalk gel dedim naza çekiyo... Sen bilirsin deyince bozuldu. Oooff zaten daralmışım.

Neyse akşama doğru sıyrılabildim yataktan. O da buzdolabındaki tavuk,mantar neyim bozulmasın diye. Hımmm ne yapalım acep derken. Biraz blog keşfine çıktım gene. Ablalar mantarlı tavuk sote yapmış. Onlar tavuk göğüsten yapmış benimki tavuk incik. Tavuk tavuktur yapalım gitsin. Yarım kilo mantar gözüme çok geldi iyi artık dedim kendi kendime bütün mahalleyi kovalarım yiyin yiyin diye :))) Tavukları iki çevirdim tencerede suyunu salsın diye beklerken mantarları, havucu ve yağ biberini doğradım. Onlarıda tencereye ekleyince tencerenin kapağı zor kapandı. Ketılda su kaynatıp içine dökecektim ki maşallah tencerenin yarısına kadar su dolmuş. Ney saldı bu kadar suyu bilemedim doğrusu. Hiç su ilave etmeden kendi suyuyla pişirdim. Pişince tabi eridi bütün malzemeler. Azıcık bir yemek oldu, mahalleli yırttı yani. Teyzemlere götürdüm yarısını bakalım puanları alıciiz. Ben beğendim valla... Immhh ben kaptım bu işi yaaa...

Sıradaki icaraat, fırında kabak mücver.... Yapıcam bu akşam, inşallah yani. Hadi ben şu sıkıcı işlerime döniiim....

18 Aralık 2010 Cumartesi

Öyle mi canım...

Yatıyorum iş kalkıyorum iş. Bilgisayardaki virüs alttan alttan hala tehdit ediyor. Şu işleri eritene kadar onu bırkalamaya niyetim yok. Bakalım beni ne zaman yarı yolda bırakacak gene bu pc... Beynim o kadar dolu ki iş olsun paşa olsun... Kıpırdayamıyorum desem yeridir.

Günlerdir elime yapışmış bir iş vardı. Aklım ermedi gitti, tüm tanıdıklarımdan yardım istedim kimse çözemedi. Bende yapamadım, tabi her zaman ki gibi ben yapamadım demedim kimseye, uğraşıyor muşum ayağına yattım. Dün gene yedim zılgıtı patrondan. Adam mübarek adam mıdır nedir. Bu adam beni azarlıyo, ertesi gün o günlerce uğraşıp yapamadığım işi çatır çatır yapıyorum. :))) Al yaptım, daha da yeni yaptım hemde, çalışıyo canavar gibi.... Allah Allaaah.... Allah Allaaaaah.... Hayretler içerisindeyim... Bir daha bir işe başlamadan önce gidip azar mı işitsem ne yapsam :))

Boynuzlarımı sıvazlıya sıvazlıya dolaşıyorum bu aralar paşa sağolsun... Ne yapacağım ne yapmalıyım bunca yıl onca mücadele boşuna mıymış, bırakıp gitmeli mi her şeyi şimdi. Off hayat ne kadar da zor.... Ben bunların hesabını yaparken birazda moral olsun birazda içimdeki şeytan dürtükleyince fi tarihinde aldığım hoş bir elbise vardı onu giyip öyle gittim işe herkez şok :))) Ömrümde hiç mini giymemiştim. Çünkü hep şişkoydum hala öyleyim ama yaptım bi delilik. O gün de toplantı toplantı firma firma gezmem gerekti. Sağımı solumu çekiştirmekten bir hal oldum. :)))

Akşam paşa görünce şaştı kaldı. Hiç böyle görmemiştim dedi. Valla ben bile görmemiştim sen nerden görcen :))) Bir daha cesaret edip giyermiyim bilemiyorum. Ben bu paşaya ne tepki verceğimi artık bilemez durumdayım. Hala kendini savunması ise pess dedirtiyor... En azından dürüstmüş. Dürüst derken ? Laf maf yetiştiremiyorum. Benim ona sunabileceğim bir tecrübem yokmuş. Yaa haklısın ben seni boynuzlamadım. Tüüüh tühh... Bende diyorum nerde yanlışllık yapıyorum bu muymuş hay Allah.... Deli yaaaa bildiğin deli.... Böyle yani... Bana diyorki sen hırs yapmışın :)))) Sinirden gülüyorum yani....Biz evlensek bile çocuğumuz sakat olurmuş ömür boyu çekermişim, ben kaderi zorluyor muşum, zamanı varmış beklicek mişim, akıllı olcak mışım, kendimi yetiştircek mişim bla bla bla.... Her tartışmada aynı laf. Taktı benim çocuğuma, niye benim çocuğum sürekli sakat oluyo :))) Enteresan yaaa valla....

Ahh aaahh bu yılada yalnız girmek varmış kaderde.... Hiç böyle bir gelecek ummamıştım. Yaw en azından bir yerden sonra talihim döner diye umuyordum artık dönse nolur dönmese nolur....

14 Aralık 2010 Salı

Geldim gidiyorum.....

Yaaw az önce bir şeyler yazıyordumu ki basıldım. Hazır başım boşken dedim iki satır karalıyım. Kahve suyumu aldım, hop elim yandı, elim yanınca sıçradım tabi, sıçrayınca bütün bardak, taze kaynamış su elime döküldü iyice yandı. Aklımdan kötü bişi mi geçirdim acaba, o an anında cezam kesildi bilemiyorum :)) Neyseki ucuz atlattık ketıllar sağolsun suyu 100 derece yapamıyorlar :) eskiden bölemiydi. Harıl harıl yanan sobanın üstünde ki çaydanlığın buharı deri bırakmazdı valla :))

İşten güçten pek çene çalmaya vakit kalmıyor. Akşamları evde çalışmaya devam ediyorum. Yıl sonu diye maşallah arayan arayana. Keşke daha çok işi aynı anda yapabilsem. Hiç arıza çıkmadan sorunsuz hallolsa. Birde üstüne bilgisayarıma virüs bulaştı iki gün bilgisayarla uğraştım ne inatçı meretmiş. Valla bildiğim ne varsa denedim. Bi zahmet açıldı ama iki günümü yedi ve çok önemli işlerim öylece kaldı. Müşterilere verilmiş sözler tutulmadı. Çok fecii bir durum. O stresi anlatmaya bir kelime bulamıyorum. İki gün Burn içip sabaha kadar bilgisayarla uğraştım. İlk gün patrona demedim tabi virüs bulaştı diye hallederim sandım. Namussuz virüsle başedemedim. Artık ikinci gün sanki işleri savsaklıyormuşum pozisyonuna düşmeye başladım. Patronun başından duman çıkıyordu zira. Dedim böyle böyle virüs var. Benim kaçarım yok :)))) Yiyecem zılgıtı. İşler hala bitmedi. Biri bitseydi bari onada razıydım ama hepsi aynen duruyor. Panik yoook halletçez.... Bu gecede burdayız :)) Aman sabahlar olmasın :))))

Bunca işin gücün arasında birde hala yemek öğrenmeye çalışıyorum :))

Geçen patlıcan dolması yaptım. Paşa beğendi deee sunumum güzel değilmişşş.... Ooolm ne nankör bu insan oğlu denen yaratık yaaa. Naparsan yap bir eksik buluyor. Bana diyorki ne kadar da çok şey biliyorum değil mi. Dellenmemek elde değil. Ha bu tencereyi kafasına geçiresim gelmedi değil yani.

Geçen gün dedim sen ne unuttun bakalım. Düşündü düşündü .... doğum gününü dedi döndü gitti. Güler misin ağlar mısın. Akşamına da dedim bir yemek ısmarlıyayım bari sana, ben böyle bi salağım işte :)) , baktım pek niyeti yok ses etmedim. Ooo akşam partiye gitti beyimiz. Yaww ne biliim aynı noktada değiliz sanırım. Ben kendi çapımda takılıyo gibi hissediyorum kendimi :)) Anlam veremeyip soruyorum arada böyle mi diye öyle olmadığını sölüyor ama.... Bilemiyorum.... Çok soru işaretleri bırakıyor bende. Amaan yaa neyysee ne....

Hani filmlerde olur ya hatta artık komedi filmlerinde sık rastlanan sahne, ilişkimiz nereye gidiyor :P Komik ve saçmada buluyorum ama insan içinde bulunduğu duruma ad takmak istiyor birde yıllar mevzu bahisse. Aman neyseee... Ben o konuya girince çıkamıyorum.

Hayat hep aynı aslında dimi. İnsan farklı ama roller çok tanıdık dimi.

Derkeeen telefon çaldı.... Hoppala paşa... Sen iyisin kalbin iyi ben sana kötü davrandım falan diyor, eywah dedim ayrılcak herhalde... ben seni aldattım dedi. Bunu zaten biliyodum da ilk defa itiraf geldi şoktayım. Benim radarlarım var. Hissediyorum nokta atışı. Araştırıyorsam namerdim alakasız bir yerde alakasız bir insan şurda gördük burdaydı deyi veriyor sormuyorum kimleydi hikayenin geri kalanını bir başkası anlatıveriyor şöyle biri vardı . Bir kere toyken gene duydum sağda solda biliyorum yani, dedim beni aldattın mı, waaauuuwwww yyer yerinden oynadıydı. Haddimi bilmediğimden başladı nerde bitirdi hatırlamıyorum bile. O günden sonrakiler hiç koymadı bana. Kırılcak herşey o gün kırılmıştı. Ben yalan söylemem diyen birinin yalanını yakalayınca seni kırmamak içindi dediğinde eğer benim gibi inanmışsanız onun yalan söylemeyeceğine çok yakıcı oluyor. Sonrakiler o kadar dramatik gelmiyor. Ayyy çok konuştum genee....

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.... Bu kadar dedikodudan sonra iyi bağladım konuyu :)))) Neyse şuan işlerimi düşünmek durumundayım. Daha da dedikodu yapasımda var ama neyse ben kaçtım....

3 Aralık 2010 Cuma

Beklentiler Bitermi

Hep bir şeyleri bekleyerek geçiyor ömrüm. Sanki sonsuz bir hayatım varmış gibi, her şey birşeylerden sonra yapılmayı bekliyor. Liste kabarık. Beklenen şey gelmeyince listedekiler hayal kırıklığı hanesine yazılıyor bir süre sonra unutulup gidiyor hatta.

Üniversiteye başlamadan evvel gitar kursuna yazılmıştım. Özeller çok pahalı olduğundan halk eğitiminkine. Sanıyordum ki o zamanlar üniversitede şu filmlerdeki gibi çok sosyal olunuyor :))) Yanından bile geçmiyor desem yeridir. Eğer başka şehirde okumuyorsanız başka şehirde okuyanlar size pek bulaşmak istemiyor, sebep özgürlük ilan etmiş bildiğin ergen oluşları. Sizse anasının dizinin dibinden ayrılamayan yawru kuş. Onlar içki miçki alemleri gece geç saatlere kadar cafelerde sürtmeler felam takılırken siz iyi aile çocuğu şeklinde evde ananızla dizi izlersiniz :)))) Sanırsınız ki onlar yanlış yolda... Bişi diyim mi bu gün ben hala anamın dizinin dibindeyim, onlar evli mutlu çocuklu.... Nooolduu..... Yanlış bişiler var da ben çözemedim hala :))))

Neyse konumuz gitar.... O zaman uzunca bir dönem kar kış demedim kurs yolunu teptimdi sırtımda gitarımla. Ama dersler uyuz hoca yüzünden o kadar yavaaaş ilerliyordu ki. Gıcık olmamak mümkün değil. Adam derste açıyorduu telefonunu saatlerce telefonda konuşuyordu. Bizse onu bekliyorduk bir şeyler öğrenmek için. Sınıftakiler homurdanıyordu ama aramızda kimse yüksek sesle bişi demiyordu. Kurs ücretini yatırmaya gittiğim gün yönetim sorunca memnun musunuz diye patır patır döktüm eteğimdeki taşları. Sormasalardı söylemezdim, sordular söyledim. Hoca bana taktı ondan sonra yüzüme baka baka derste, it varmış bi tane şikayet etmiş beni, üzerine basa basa iiit , bırakıp gitsin o zaman,iiit.... ben hocam bir problemmi var bir garip bakıyorsunuız.... Öyle bakmasa üstüme alınacağım yok yani o derece safım :)))) Sonra kursun bir sonraki döneminde aranmadım. Bittimi kurs noldu hiç anlamadığım bir şekilde gitar hayatım son buldu. Şimdi nerden geldik buraya bu aralar diyorum gene bir kursa falan mı gitsem bu yaştan sonra acayip olur mu bilemiyorum ama bir etkinlik olmalı hayatımda.

Neyse bakalım....

30 Kasım 2010 Salı

Bundan daha genç olamam artık

29 oldum bugün. Yıllar geçip gidiyor. Ne ilginç. Sanki bir kaç yılı hiç yaşamamışım gibi hissediyorum. Özellikle sorunlu bir kaç yılı, yaşanmış saymıyor beynim, yok sayıyor. Beynimin varlığını inkar ettiği o yılların, yaşımın rakamını artırmasının önüne geçememek ne fena. Biraz hızlı mı geçmiş zaman ne. Şaşmamalı aslında. Değilmi ki omzumda gezdirdiğim bebeler bu gün boylu poslu koca adam oldu, yılların geçtiğinin en güzel kanıtı onlar.

Hep otuzuma gelmeden anne olmak istemiştim. Kaderde yokmuş. İçim buruk biraz, o tren kaçtı diye. Gerçi hızlı davranırsam yetiştirebilirim :))) Hala umut var. Yaww şeytan diyor ver parasını git al bankadan, kökü kaç para :D Kimseyede eyvallahın olmasın. Ohh be :)))

Tamam tamam saçmalıyorum ama hayatta çok saçma geliyor. Arkadaşım diyor ki, oldumu aşk çocuğu olmalıymış, bankadan almama izin vermiyor. Aşkı buldukta çocuğu kaldı :))) Bu yaşa kadar olmamış bundan sonra hepten yokuş aşağı.

Bundan daha genç olamam artık :) Elimde elden düşme bir paşa var. O da kendi aleminde. Gözlerinde kendimi göremiyorum. Sözlerinde bile tek tüküm. Aman olsun diyorum, ya olmasaydıyı düşündükçe daha bir üstüne düşüyorum paşanın. Titizleniyorum. Paşada havalar bin beşyüz :))) Öyle olsun bakalım...

Bazen aşka geliyor bir güzel konuşuyor, vay be diyorum, Allah banada nasip etti ya böyle güzel şeyler duymayı.. Söyletene şükrediyorum. Ama o anda kalıyor herşey, dönüp gidiyor ve güzellikler mazi oluyor. Ne var, ne de yok aslında paşa. Canı isterse var, canı isterse yok. Eskiden çok daha yıpranıyordum, çok üzlüyordum, hep o teklifi bekliyordum. Daha çok beklerim ben :))

Adam bunca yıldır doğum günümü belleyemedi. Ben bir kere atlamadım onunkini. O da başkalarınınkini. Peki öyle olsun...

Büyüdüm artık büyüdüm, kendime söylüyorum bunu. Hala çocuksu kalan yönlerimi hallerimi törpülemem lazım. Artık kocaman bir insanım. Yeni kararlar almalıyım hayatta. Ayrı eve çıkmalıyım mesela hep istediğim gibi bahçeli bir ev edinebilmeliyim. Satın almaktan bahsetmiyorum tabiki. Daha o kadarda büyümedim :))) Köpeğim olmalı bahçemde. Arkadaşlarımı davet edebildiğim bir evim olmalı. Düşüncesi bile çok mutlu ediyor, omuzlarımı hafifletiyor. Sanki sırtımdaki bir yükü alıyor.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Patates Böreği Immm....

Dün kanki sağolsun beni ekince, filmlerde sarmayınca, giyinip kuşanıp bir koşu markete gittim. Malzeme aldım bir sürü. Yeni hedefimiz Patatesli börek. Blog blog dolaştım. Allah ım iyi ki internet var ve iyiki paylaşımcı ablalar var. Bir sürü tarif var. Bir çoğu daha sonra denenmek üzere bir köşeye ayrıldı. Gene en sonunda karma bir şey yapmaya karar verdim. Karabiberi ve kırmızı biberi çok koymuşum lezzetli ama acılı oldu. Allah tan acıyı severiz :))

Patatesi tariftekinden fazla haşladım. Ben böreğin bol malzemelisini seviyorum. Yufkaları 8 e böldüm. İç harcını hazırladım. Çok Güzel Hareketler Bunlar eşliğinde sardım böreklerimi. Sona doğru patates harcı iyice azaldı. Bir sürüde yufka var. Kaşar rendeledim, deneyelim bakalım dedim. Kaşar yani güzel bişi sonuçta. Kötü olmaz herhalde diye diye yarısıda kaşarlı oldu. O kadar çok börek çıktıki altı yufkadan, bir tepsi almadı. Bende bir tepsinin yarısını patatesli yarısını kaşarlı yaptım. Kalanlarıda buzdolabı poşetlerine koydum. Bir gün değerlendirilmek üzere istifledim. Bir baktım saat 12 olmuş üşendim pişirmeye sabah yaparım dedim. Sabah bir baktım akşam yanlış tepsiye dizmişim. Doğru tepsiye söylene söylene aktardım. Kaşarlı patatesli karıştı tabi :))) Hangisi neli bende bilmiyordum.

Neyse pişti şükür. Miss gibi oldu valla. Paşada beğendi. Adam lokmasını ağzına atana kadar başında durup, heyecanla çok önemli bir sınav sonucunun açıklanmasını bekleyen öğrencinin hocasının suratına baktığı gibi bakıyorum suratına :))) Bak dedim iyiye gidiyorum dimi. Yaaa yaa dedi :))) Olcak olcak benden adam olcak, bahanen kalmayınca nollcak bakalım :)))) Patatesli denk geldi dimi dedim hemen. Etlide geldi patateslide geldi dedi. Kaşarlıları etli sanmış :)))

Bir günde kısmetse paçanga böreği yapıcam. Yemekteyizde göre göre özendim valla.

Çok kızıyorum kendime, basitmiş bu işler aslında. Ben yapamam deyip boşuna kastırmışım. Çok komplike yemeklerden bahsetmiyorum tabiki. Ama bu yaptıklarımı çok eskidende yapabilir mişim, yapmalıy mışım. Zaman geri gelse çok şeyi adam gibi yapardım. Ama tabiki bu günkü aklımla o zamanda olsam. Karışık oldu sanki biraz bu cümle. Ama anladınız siz beni ;)

28 Kasım 2010 Pazar

Yeni Diş

Bu yaştan sonra diş çıkardım. Valla çok zahmetli işmiş diş çıkarmak. Çocuklarında ızdırabı bu kadar çok oluyor mu acaba. Bir gün çeneme bir gün başıma bir gün gözüme vurdu ağrısı.... Ben doktordan neyim tırstığıma kimseye demedim de.... En son artık ağrı sızı huzursuz ve asabi yaptı iyice beni. Artı tahammülsüz. Sanki dişim onların yüzünden çıkıyor :D Paşa duruma el attı aradık bir doktoru gitmeden tavsiye aldık. Üç ilaç dedi doktor kişisi. İlaçları aldım hemen ertesi gün. Hemen kağıtlarını okudum. Yan etkilerini bir okusanız yanından geçmezsiniz. Dedim kalsın. Bu olması gereken bir ağrı, ağrır ağrır geçer, bir sonu olacak elbet. İlaçları aldım köşede duruyor. Kimyasala karşıyım. Uleyn bu eczacılarda aman satayım derdinde iki bilgilendir kardeşim. Neyse bende sormadım eşekliğin yarısıda bende.

Geçen kargo firmasıyla papaz oldum. Kargomu bir türlü aldıramıyorum. Hergün aynı tantana. Her gün adres tarif ediyorum. Hanfendi müşterilerinizi kayıt etmiyormusunuz diyorum Kaydediyoruz diyor. Diyorum ki telefon numaramdan sizin adresi bulmanız lazım diğer firmalar öyle yapıyor, ben her gün adres tarif etmemeliyim. Bulabiliyoruz zaten diyor. Hoppala ee o zaman kullansana sistemini kardeşim. Allaah Allaaah.....

Neyse aylardır her gün aynı muhabbeti yapıyorum bayanla. Bir gün telefon numaramı yanlış yazıyor, bir gün sitenin bloğunu, bir gün sokağını.Bir gün kargomu hiç almıyorlar. Elemanlar bulamıyor bir türlü beni. Kargocu çocuklarıda artık tanır oldum yani onlar biliyor firmayıda yönlendiren abuk bir yere yönlendiriyor.

En son patronla papaz olduk. Bu yaşa geldin konuşmayı iş bitirmeyi öğrenemedin dedi bana. Orda aldığım gazla Allah Allah Allah nidalarıyla aradım kargoyu gene dedim bana yöneticiyi verin. Kadın dedi neden. Dedim böyle böyle bu iş sizinle çözülmücek bana yöneticiyi verin onla görüşçem ordan bir adam aldı. Adam son derece hiddetli ne istiyorsunuz hanfendi. Bir güzel azarladı beni :))) Elemanları yeniymiş olabilirmiş. Ben ööyle kaldım. Buna hazırlıksızdım. Cevabım yoktu. Ben sanıyordum ki bundan sonra dikkat ederiz gibi bir mahçubiyet belirtisi en azından :))) Çok pis bozguna uğradım. Ordularımla beraber geri vites. Peki o zaman biraz daha dikkat edersek iyi olur (bunu ben diyorum bu arada) :)))) Sanırım patron haklı....

Bu gün hava güzeldi dimi. Kankim gelcekti ekti, ekmiş daha doğrusu ben gene gelcek diye bir sürü hazırlık yaptımdı, en son dedim, noldu bişimi oldu acep arıyım, meğer o vazgeçmiş gelmekten :))) Enişteylen buluşçekmiş. Haa iyi dedim bende seni bekleyip duruyom. Enteresan. Bende paşayı aradım işi varmış. Ablam evde yok her yer kapı duvar bu gün.

Bende evde sinema keyfi yaptım nabalım yani yasınızı mı tutucam hade hade hadeee :))))

19 Kasım 2010 Cuma

Evim evim güzel evim :)

Vaaayy uzun zaman oldu yazmayalı. Arada yazmaya yeltendimse de ne cümleleri ne kafamı toparlayamadığımdan sayfaya bakıp bakıp çıktım :)

Bu bayram tatili illaaaaç gibi geldi. Vallahi billahi ruhum dinlendi... Ve cumartesi iş başı var ve inanın korkuyorum gene o hengamede boğulmaktan. Ahh para kazanma derdi olmasa kapısının önünden geçmem.

Bayramdan önceki hafta şehir dışındaydım. İş için gittim. Biraz kafam dağalır başka bir atmosfer başka insanlar.... İş için bile olsa iyi gelir sanıyordum. Sonuç tam bir fiyasko. İlk iki gün abuk sabuk arızalarla uğraştık. Dersime çalışmadan sözlüye kaldırıldığım günlerdeki gibi hissettim kendimi orda. Tanımadığım yüzler tanımadığım ortamlar bana umduğum gibi sevimli gelmedi. Ve tam hazırlanmamıştım. Sadece yapmıştım işimi ama bir taraflarımı açıkta bırakmıştım :)) Hep te o açıkta kalan taraflarımdan saldırdılar.... Patrona ve müşteriye çaktırmadan açıkları kapatmaya çalıştım ayaküstü. İnsanlar sürekli başımdayken çok zordu gerçekten. İnsanlar konuşmak istiyor tanışmak istiyor benimse bir yere kapanıp aralıksız çalışmam gerekiyor. Kafamı kaldıramıyorum. Artık ikinci gün laf çarptırmalar başladı haliyle :))) Kızara bozara devam... Yaww sen ne işe yararsın dedi biri :)) Sohbet etmez yemez içmez.... Evet orda o stres altında tüm tekliflere acayip kapalıydım. Kabahatli çocuklar gibi yüzüm gözüm önüme düşük harıl harıl notebooka gömülmüş durumdaydım. Ve o güzel insanlar bana aralıksız çay ikram ediyorlardı ve ben utancımdan ben çay içemiyorum diyemeyip bir bardak çayı olabildiğince içmeye çalışıyordum, üç dört saatte anca bitiyordu bir bardak ve bittiğinde yenisi geliyordu. Kahve burnumda tütüyordu. Ahhh diyordum bir kişinin aklına gelmez mi.... O stresin tarifi yok Türkçe'de. İbranice anlatayım isterseniz :P

Otel desen ayrı muamma... Eksi beş yıldız verdim ben kendisine. İnternet var ama benim pc bağlanmamakta inat etti. Pis koltuklar, pis yatak, soğuksuu bırr... Sabahları o bırrr yaptıran suyla duş tam hakettiğim şeydi aslında. Ve o soğuk su altında insan kendinden çıkan seslere inanamıyor :)))) Yan odadakiler kimbilir ne sanmıştır. Kalbiniz fesat ooollmmm :))))

Son gün toparlandı herşey Allah a şükür dua ede ede atlattık. Çalıştı mı çalıştı valla :))) Yüce Rabbim yarı yolda bırakmadı beni, haketmesemde.... Valla bazen, öyle güçlü hissediyorum ki desteğini, tarifi mümkün değil. Olmazdayım yani köşeye sıkışmışım. Hoop ferahtayım. Çok şükür.

Son gün patrona olmıcak laf ettim çok bozuldu. Haddimi aştım. :(( Çok üzüldüm sonra ama laf ağızdan çıktıktan sonra telafisi olmuyor. Bazı şeyleri çaktırmadan hallettiğimden o daha az sorun var zannettiğinden ha bire başka işler söylüyor bense mevcudu kurtarma derdindeyim. Orda işi bitirip ertesi gün biraz turlayalım dedik ama suratlar beş karış. Ayyyy ömür törpüsü. Beynime ağrı saplandı. Kale male hiç bir şeyi gözüm görmüyor. Ve 7 saatlik dönüş yolu. Yolda başladı dökülmeye eee kabahtliyiz arabada onun :))) Yapçak bişi yok kuzu kuzu dinledim durdum. Eve dar attım kendimi. Taşına toprağına kurban oliiim.

Ve bayram tatili ımmhh süperdi doyamadım. Dolma yaptım, mantı yaptım öyle yani. Ev temizledim bunları bilem özlemişim..... Durup durup kapı sildim cam sildim hala dahada yapasım var :))

Bu günde kankiyle buluşçam dün müstakbel kaynanası geldiydi yakında istemeye gelcekler. Ühühüü.... Kıskanıyorum ama çaktırmıyayım dimi... Kuyruğu dik tutmak lazım :))) Bakiiimm öğreneyim neler olmuş.

Hadi ben kaçtım. Bayramınız güzel geçmiştir umarım :))

4 Kasım 2010 Perşembe

Benim ba baaam toyota gibi adam !..

He valla biz çocuktuk büyüdük yaşlandık adama hiç bir şey olmadı... Geçen baya bi konuştu benle. Paşaya anlattım dedi o senle hayrına konuşmaz. Bu sabah ben bu lafa takıldım wayy neden böyle dedi.

Kura kura beynimde durağa gidiyorum. Otobüs kontörümde azaldı doldurayım bari dedim lap karşıda otobüsü gördüm. İki durak ötede durdu naaabıyo bu lavuk dedim içimden. Tam ben gideyim bari otobüse dedim, şoför dur dedi geliyom. Bende kafa dolu zaten döndüm durağa otobüs geldi bindim. Gidiyoz ama nereye....

Otobüs ara yollara saptı dedim güzargahı değişti herhalde, manzara seyrediyom ben, aaa bak böyle bir köprüde varmış, vay vay vayy bahçeye bak cennet gibi yerde yaşıyo millet, ooo binaya bak kaç katlı dur sayiim bakiim 15 vuuu gökdelen gökdelen, baya bi gittik ben bekliyom hala bizim ana yola çıksın.

45 dakka geçti ömrümde görmediğim bir yerlerden geçiyorum. Güzargah baya bir değişmiş :))) Sonra döndüm arkamdakine dedim bu 9x değil mi? Yoook dedi 8x.... Gözlerim o an boingg diye yerinden fırlamış olabilir. Hem gülceğim geldi, hem utandım böyle bir salaklık mı olur. O my god. Buraya 45 dakkada geldim birde geri döncem 45 dakka birde doğru otobüse binecem 45 dakkada ordan ben bu gün işe gitmesem daha iyi yani. Bari gelmedim derim. Azarı öyle işitirim. Dedim kurnazlık yapiim paşayı ariim o bıraksın beni, aradım dedim ben kayboldum :))))) alım al morum mor. Nasıl yani dedi. Yanlış otobüse binmişimde dedim. Geldi aldı ama o yolu yürüyeydim daha az yorulurdum. Car car carr carrr.... Çocuğum olsa kaybedermişim ben hiç güvenilir değilmişim. Bıdı bıdı bıdı.....Bir de derler kadınlar çok konuşuyor yok vallah Allah tan korkun hiç ağzımı açamıyom ben :))

Dükkana varmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Diyorum otobüs şoförüne haksız yere lavuk dedim sanırım ilahi adalet tecelli etti. İçimden geçirmiştim sadece bu kadar kızacak ne var :))

1 Kasım 2010 Pazartesi

Olmaz olmazmış !..

Hakikaten öyle. Basiret bağlanmasımıdır nedir anlamadım gitti. Neye ne kadar dikkat etsem sonuç o kadar abuk oluyor. Misal geçen hafta patronun ısrarla istediği bir iş vardı. Yapıcam ve yapmazsam çıldıracağınıda biliyorum. Ama bir kargaşa bir karmaşa derken aklımdan uçup gitmiş. Haydaaa.... Bir sürü iş yap birini unut o da çok mühim olsun. Hay bazen bu kafamı duvarlara vurmak istiyorum. Hayat trafiğini yönetemiyorum.

Cumartesi paşa beni eve bıraktı. Alışverişte yapmışım bir sürü torba var. Herşeyi eve taşıdım çantam arabasında kalmış. Onu bekletmiyeyim diye acele ederken onu gözüm görmedi bile. Off oofff.... Çok ince düşünmicen aslında abi. Arasam kızacak diye arayamadım da :))) Haftasonu gayet kimliksiz parasız pulsuz süperdi :))) Allah tan zulamız var.

Pazar günü kankiyle buluştum. Hem doğum günü hemde oğlan evine gittiler onu kaynatalım dedik. Dere kenarında boş ve hoş bir yer bulduk, ama donduk resmen. Güzel bir gündü. Hala kıkır kıkır gülüşebildiğim nadir insanlardan. Evlenince o da bakmaz yüzüme ya neyse :))) Bari bu günlerin tadını çıkariim.... Niye evlenen arkadaşlarım benden uzaklaşıyor. Beni potansiyel tehlike olarak mı görüyorlar acaba, bilemedim bak şimdi..... muhhaahaha recep ivedik gülüşü hayal edin lütfen :))) Ben aklımı paşayla bozmuş durumdayım. Ya alacam ya alacam :)))) Bana bir yüzük verdiydi fiii tarihinde... gene başının etini yediğim bir dönemişşş... Geçen dediki onu hissetmeyerek aldım dedi. Ba ba ba baaaa.... Hemen çıkarıp iade ettim çocukmusun dedi. Hissetmediğin şeyi niye yapıyorsun dedim. Çenem kapansın diyeymiş..... İkinci şok darbeside bu lafı oldu. Yüzüğüde almadı ama dahada takmam yemin olsun. Hissedince daha büyüğünü alman gerekecek dedim :))) Aman laf bunlar hiç bir şey istemem bu lafından sonra alsın o yüzüğü taksın bi tarafına :)))) Gene nerden debreştimse....

Pazar bir de temizlik yapayım dedim. Ya Rabbi!.... Başladığım temizlik içinden çıkılamaz bir hal aldı. Bir ara odaya bir baktım yarı bele kadar eşya.... Yuuhhh dedim nerden çıktı bunlar. Ne kadar ıvır zıvırla doldurmuşum evi. Toplamaya çalışmadan önceki hali daha topluydu. Bir tane plastik top buldum o karmaşada, yiğenime almıştım, çok beğenip bir tanede kendime almıştım :))) Şöyle bir zıplatayım dedim zıpladı zıpladı odanın aralık kapısından çıktı salonu geçti, her zıp sesinde istikametini biliyorum wc ye doğru gidiyor :))) ben o eşya karmaşasından çıkamıyorum tabi, neyse koştur koştur gittim wc ye tam yerinde gözümün önünde sağına soluna zıpladı veee baskeeett.... Yaaa yok böyle bir şey yaaa.... Niye yani wc niye banyo mutfak değil.... Kesin bu benim beynimin elektriği. O top iki aralık kapıyı geçer salonu geçer o wcye düşer. Pesss....

Aklımda daha bir dürü bir şey vardı..... Bende akıl olsa hepsi burda olurdu zaten :))) İdare ediverin yaa ölümlü dünya ....

28 Ekim 2010 Perşembe

Yolculuk Vaa

Neyse saç tramwasını atlattım gibi. Hazımsızlığım daha devam edecek gibi :) Aklıma geldikçe adama sövüyorum. Aynanın karşısına geçip bak bu kızıl değil diyorum, karşımda adam varmışçasına :)) Sıyırmazsam iyidir....

Bu ara işler çok yoğun. Uzun zamandır bunu yazıp duruyorum. Çünkü akşam eve geç gitmem yetmiyormuş gibi evde çalışmaya devam ediyorum. Yani mütemadiyen iş üstündeyim. Haliyle sanki başka hiç bir şey yapmayıp hep çalışıyormuşum gibi hissediyorum. İş saatindede kahve molalarını uzatma eğilimindeyim. Aklımca kaytarıyorum :D

Bu hafta şakır şukur yağmur yağıyor, şiir yazasım geldi otobüste. Paşa benim duygularımı yerle yeksan etmeden önce ne kadar çok şiir yazardım. O hayatıma girmeden evvel her şey daha güzelmiş sadece ben farkında değilmişim. Tecrübe buna mı deniyordu :D

Nescafemi içiyorum gözlerim kapalı,
Bu yağmurda romatizmalarım azdı,
Yarın 29 ekim memur olsam beni kimse çalıştıramazdı,
Eski dostarım olsa burda kopmuştuk kafiyeye takılan olmazdı :))))

Tamam tamam saçmalamayı kestim. Haftaya iş için Antalyaya gitmem gerekiyor. Annem izin vermedi :( Peki ben dinlicek miyim, sanmıyorum :))) Yeter daaa bu yaştan sonra da velimden izinsiz dışarı çıkamıcak mıyım. Gerçi iş için gidiyorum ama biraz değişiklik iyi gelir, hava alırım diye umuyorum. Tabi her zamanki gibi umduğumu diil bulduğumu yicem. Hem bir hafta da çok uzun.... Hayırlısı yaa biraz iyi gelir banada. Gerçi daha bir şey belli değil zaten belkim iptal olur.

24 Ekim 2010 Pazar

Nazara Geldi Mutluluğum :'(((

Bu gün hava çok güzeldi. Evdeyim ve hava çok güzel. Süper... Güne bomba gibi mutlu başladım. Gözyaşlarıyla bitirdim. :(((

Sabah hakkikaten çok mutluydum. Saçımı boyatmaya gideyim dedim tam 5 saat sürdü ve beş saat o folyolarla bekledim. Yani bir tatil günüm ziyan oldu benim. Deyse gam yemicem. Folyolar bir açıldı saçlarım sarı. Ben adama en az yirmi kez koyu kızıl istiyorum dedim. Hiç ömrümde böyle şok geçirdiğimi hatırlamıyorum. Nasıl bir hayal kırıklığı. Mideme yumruk yemiş gibi oldum. Dedim bu nee. Adam hala kızıl diyor yaaa :'((( Daha fazla konuşamadım. Eve gelene kadar ağladım. Çook mutsuzum. İnsanı aptal yerine koyuyorlar. Bariz sarı oldu saçım ya ve hala karşıma geçmiş sen görmüyormusun kızılı diyor. Hiç aklıma gelmedi gel dışardan beş kişi çevirip soralım evet bu koyu kızıl derlerse istediğin paranın iki katını çıkartıp vereyim. Çok çirkin oldu... :'((( Ben ne zamandır bu günü bekliyordum .... Bu boyadan sonra rengi oturcaktı. İki haftadır pazarları bile mesaide olduğumdan üzülüyordum gidemiyorum kuaföre diye :'(( Bundan sonra hayatta oturmaz rengi.... Geçen sefer boyayan adam yoktu bukez. Ne bileyim aynı yerde çalışıyorlar. Bu da onun gibidir herhalde dedim. Hiç ama hiç bu kadar kötü bir şey hayal bile edemem. Adam hala çok güzel oldu diyor yemin ediyorum ağlıcağım gelmeseydi kavga ederdimde boğazıma düğümlendi herşey. Hiç konuşamadım bile. Dar attım kendimi dışarı.

Ben bakar bakar ağlarım artık :((( Hiç hazmedemem ben bunu :((( Hayvan adam nolucak :'((((

Paşa kızıl yapmamı istiyordu :'((((

19 Ekim 2010 Salı

Mutluyum ben mutluyum mutluyum mutluyum :))

Bu hava güzeldi ve ben hep mutluydum. Çok şükür. Patronun baskıları bile neşemi kaçırmaya yetmedi yani.

Daha düne kadar omzumda ağlaşan kankam ciddi ciddi evleniyor. Enişte bey hafta sonu evlenme teklif etmiş :)) Bizde de nerdeyse ben teklif etcem az kaldı :))) Bir alana bir bedava kampanyası gibi bir şey mi uydursam ne yapsam , uleyn zengin olsam parası neyse verir alırdım kökü kaç para bu paşanın :))) Adamcağızın başının etini bir yemişimki tamam be alcaz işte. Zorla oldu sanki biraz ama :)))))

Ahhh bunlar benlik işler değil. Ben bayan olmayı yeni yeni öğrenen bir insanım. Ben işime bakayım. Harbi uzun uzun düşünüyorum ben yalnızlığımıda seviyorum aslında. Kendimle mutluyum. İnsanlar dert getiriyo tartışma getiriyo öyle hep mutlu olamıyorsun insanlarla yok öyle birşey, bazende çiftlerin bir sürelik mutluluğu çok büyük bir eksikliğimmiş gibi hissediyorum. Ahh işte o zamanlar fena gaza geliyorum :))

Akşam dükkandan ve patronun mesai ısrarından zar zor sıyrıldım. Ayyy ne kadar zor özel sektör yaaa... Elini veren kolunu kaptırıyor. Her akşam şöyle adam gibi bir saatte çıkabilmek için mücadele vermekten harap ve bitap düşmüş durumdayım. Hayır yani anlamadığım bana zorla mesai yaptırarak benden iki misli verim alamazsın. Gönülsüz yenen aş misali.... Hoş bu benim eserim işe ilk girdiğim yıllar o kadar zor iş bulmuştumki ne iş olursa ben yaparım abi hesabı ota bota atladımdı. Adam haklıda ben yaşlandım ve bayan olduğumu keşfettim bu arda :)))) Canım akşamları işten erken çıkıp eve gidip örgü neyim örmek ister oldu. Teyzem diyorki ne bu heves birimi var. Paşayı öğrendikleri gün beni kurşuna dizecekler. Ama bu gün mutlu düşüncelerdeyim. Belki her şey çok güzel olur.

Akşam mutlu mutlu kitapçıya gittim. Bayılıyorum ordaki kitaplara bende olmayan her kitap bendekilerden daha güzeldir benim için :))) Hani böyle kıyafet ayakkabı manyakları vardır. Yok ben onlardan hiç olmadım. Benim hastalığım kitap ve aburcubur. Bu kadar bahsediyon ne okudun dersen hönk diye kalırım o ayrı :)))) Kitapları bir hevesle alıyorum ama okumaya vakit bulabilsem birde. Ama bu sefer tam benlik kitaplar aldım. Al beni al beni diye zıplıyorlardı sanki reyonda :))

Skinny Bitch - kitabın kapağında aynen şu yazıyor "Abur-cuburdan vazgeçip harika görünmek isteyen zeki kızların saçma olmayan sevimli rehberi" İşte bu, bu kitabı almama yeterli. Satış taktiğine bayıldım. Kitabın arkasına hani kitapla ilgili yazılar olurya ona bakmamışım bile. Bak arkada ne yazıyor "Aptallığı Bırakın ve Zayıflayın" :)))) Sevdim ben bu kitabı. Biri benim için yazmış. Çok uzattım lafı ama daha bir sürü kitap aldım okudukça yazayım. Yoksa benim çenem bitmez.

Havalar nasıl olursa olsun yeterki sizin havanız iyi olsun :)))

15 Ekim 2010 Cuma

Hırkadan saç bandına :P

Dün akşam çok hoştu. Hırka örüyorum ya ördüğüm kadarını alıp ablamlara gittim annemde geldi . Dedim bak oluyo mu? O kadar sıkı örmüşüm ki, ablam diyo sıkıntını bunada yansıtmışsın :)) Annem sen delisin bitmez bu dedi :)) Yaa öyle demeyin dedim bak bitince ne güzel olcak diye bir belime doladım anaaamm kavuşmuyor düğmeler :)))) arada nerden baksan 15 cm boşluk var.... Ama amaaa.... İlmek atarken, laa bu bol olcak galiba demiştim.... Olsun içine kazak giyerim demiştim.... Şimdi nolduda böyle oldu. Ah benim salak kafam hiç ölçmedim bir dahada. Bitsin öyle bakarım diyordum hep, büyüyü bozmamak için .. Oooffff boşa gitti emeklerim. Evdekiler baya bir dalga geçti benle. Ben dedim zayıflarım :))) dahada koptular. En sonunda pes ettim, saç bandı yapacam. O kadar uğraştım hayyaatta ziyan edemem. Ablam diyo sök baştan yap, al dedim sen yapta görelim. Beni tığ işimden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Şiş al daha çabuk biter diyorlar, önüme modeller seriyorlar. İnadım inat bir tane tığ işi hırka yapmadan bırakmam :))

Telefonda edilen sohbetleri minimum tutma rekoru benimdir. Karşımdaki, sesimdeki kapa kardeşim mesajını aynen mimiklerimle alır. Çok etkileyici sesim vardır söylemesi ayıp :))) Telefonla konuşanlara da aynı oranda gıcığım vardır. Yanındaki adamın suratına bakmaz ver eline telefon al o yanındaki adamı iki sokak öteye götür saatlerce konuşur. Böyle tipler vardır. Al paşada aynen böyle. Paşaya bile bu konuda taviz vermem. Hadii hadi görüşürüz by.... Bittiii aaa.... Neydi o bir dönemim telefon,msn vs başında sabahlayarak ömrümü tükettimdi.... sürekli telefon beklemeler falan .... ayy manyak mışım beeennn... Cehalet böyle bir şey olsa gerek. Yada paşa duygularımı habire darmadağın ettiğinden mi acaba bu bıkkınlık küskünlük hali bilmiyorum ama binimum teknolojik cihazdan nefret eder oldum. Tabi onlarla mutlu olanlarda vardır onlara da mutluluklar dilerim. Ben ifrit oluyorum. Paşada da bir huy peydah oldu. Telefonda sohbet. Ne bozuluyor böyle kısa kesince. Küstü bu yüzden sesimden kötü enerji alıyormuş. Ayy dedim ne hassassın. Avut avut bitmiyor.... Benim duygularım ölmüş sanırım.... Son demlerimidir nedir. Olduramıyorum. Ben sanki biraz onsuz kalsam iyi olcam. Uzaklaşmak istiyorum....

Bir de şu yandaki bayiye gıcığım. Burda dalmış telefonla konuşuyo oluyom, işe dalmış oluyom kafamı bir kaldırıyom karşımda adam. Ne ayak sesi var ne soluk sesi. Hiç farkına varmıyorum orda olduğunun. Bu gün o kadar dalamadım işe gelişini gördüm göz ucuyla.Sinsi sinsi parmak ucunda geliyor. Bir bakış attım ne diyeceğini bilemedi. Saçmaladı gitti. Ne gerek var yahu. Yaşlı başlı insan lafta diyemiyorum... Sübhanallah..... Sınav sınav...... Mübarek cuma ya.... günaha sokmakla görevlendiriliyorlar..... Oyuna gelmemem lazım ama yok yani bu şartlar altında imkansız benim için.

14 Ekim 2010 Perşembe

Sular Seller

Yağmur dün o kadar şiddetliydi ki... Tahmin etmiştik bir yerleri su basacağını. Eve giderken arabanın silgeci silmeye yetiştiremiyordu. Ben olsam arabayı kullanamam çünkü görmüyorum bir şey .... Hiç bir zaman evimi su basar diye korkmadım çünkü evim acayip bir yokuşun tepesinde ben o yokuşta arabalar nasıl parkediyor kayıp gitmiyor ona şaşıyorum. Eskiden arabaların tekerleklerinin altına herkez taş koyardı. Taşların sahibi vardı. Herkezin taşı kendi kapısının önünde dururdu. Çocuklar taşlardan kale yapardı taşlarını yerinde göremeyen araç sahipleri bu işe en çok bozulanlar olurdu :) Eski günler güzeldi yaaa.... Neyse paşaya dedim ayy dedim ne kaaaa romantik eve gitmesekte izlesek dedim :) Yürü git dedi bana .... Bir gün gene bir yerden dönüyoruz araba bozuldu, gene böyle yağmur. Taksi arıyoz bir yandan ama yola çıkacaz yürü babam yürü. Ben o zamanda aa ne kadar romantik tıpkı filmlerdeki gibi demiştim :))) Aman o ne anlar dimi ama....

Bu sabah gelirken derenin resmini çeken insanlar gördüm aa napıyor acaba bunlar diye baktım ooo dere coşmuş..... Keşke kameram yanımda olsaydı yaaa.... Bazı insanlar bu dereden intihar etmeye kalkıyor... Bence onlar duygu sömürüsü yapıyor çünkü bu dereden atlayıpta ölen görmedim henüz. Kolu bacağı kırılır kafa göz dağılır ancak. Ordan atlamak yerine Ankara Yolunda gece karşıdan karşıya geç kesin ölürsün, garanti....Kurtulanı görmedim henüz.

Öff kafam dağalsın diye yazıyorum aslında.... Bu gün çok yoğundu. Komşunun çocuğuda çocuk dediysem minik bir şey sanmayın ortaokul öğrencisi bütün gün tepemdeydi dükkanın her bir yerini kurcaladı.... Kameraların falan içini açmış. Patron ayırcak beni. Kalbini kırmıyayım diye sabrettim ama saatlerce tepemde abla abla abla aaayyy ayyyy aayy bana geldiler. Bir ara dalmışım arkamdan geldi pööhh dedi çığlığı bastım tabi, ama yapılır mı bu yani dedim. Hiç bozuntuya vermiyo.... Gene maşallah bir şey demedim ama laflar ağzıma geliyor tam söylicem töbe sus diyom kendime. Tam sınav günüydü yani. Telefonlar durmadı, kapı durmadı..... Hatta bu saatte gelen var oofff... Eve gidip dantelimi örmek istiyorum ben amaaa :)

12 Ekim 2010 Salı

Mikrop İstilası

Ahh gene o havalar geldi. Mikropçuklarım yüzümde hıdırellez yapıyorlar. Çoook seneler önce gözümde arpacık çıkardı. Allah a şükür annecim mantıklı kadın sarımsak soğan basmadı hiç gözüme. Tüm manyak kocakarılar anneme ısrarla sarımsağı dövün basın, soğanı çiğden basın. Laaaa bi gidin laaa... Annem onlara uycak diye aklım çıkardı. Göz bu yahu.... Manyak dolu ortalık reca ediyorum anneler kocakarılara uymayın..... Hala böyle tipler var mıdır bilmiyorum da... Aaaa var var. neyse burda dillendirmiyeyim bir bebecik hasta, ağar, yok bir ilahi varmış onu ezberleyen iyleşirmiş anası buna inanıyor. Çaresizlik diyorum, kadıncağız dertli zaten diyorum bozmayayım diyorum dinliyorum kadını ama Allah aşkına yaaa bırakın bu işleri. Töbeee töbee.... Ayyh sinirlendim gene aklıma gelince bak. Unutmuştum ne güzel. Günlerce rüyama girdi. Rüyamda anasını hep çocuğa eziyet ederken gördüm töbee töbee.... Allah kimseyi çaresiz bırakmasın, doğru yoldan saptırmasın....


Neysee.... Gelelim mikropçuklarıma. Göz pomadının keşfinden sonra daha fazla göz kıyılarımda tatil yapamayacaklarını anladılar, alt kapaktan üst kapağa,göz dışından göz içine gezinip durdular. Baktılar olcak gibi değil şimdi burnumu ele geçirdiler. Yani şahtım şahpaz oldum böylemiydi bu laf be....

Ve yarın iki ayrı sunum var. Ne kaa mutluyum. Sunum boyunca herkez burnumu izlicek :)))) İyi seyirler efenim... Bu da bir şeydir kilolu olduğumu farkedecek insan sayısını azaltır :)))

Korkunç görünüyorum yaaa... Neyse çok sızlandım.

Örgümü işten gelir gelmez ve sabah uyanır uyanmaz elime alıyorum ama yok böyle birşey :))) Üç parmak olmadı bir haftadır.... İki üç sene sonra ömrümüz yeterse bir hırkam olacak :))) Düşünsenize hırkanın altı eskimiş olur herhalde artık, üstü yeni :)))

Paşaylada harp ilan ettim. Bu sefer Allah yardımcım olsun, yelkenleri suya indirmek yok. Nasıl olcaksa artık. Paşa ben yelken ühühüüüü.....

7 Ekim 2010 Perşembe

Talih Kuşum Nereye Uçtun

Şu an aklımda tek bir laf var Hayallerim Acıyor. Üniversite döneminde okuduğum karikatürlü bir kitaptan. Kitabı çok beğenmiştim çok satırınıda ezbere bilirim, karikatürleri gözümün önünde hala ama kitabın adını bilmiyorum :)) Bu da tam benlik bir durum.... Üniversitede kafamın karışık olduğu günlerde kütüphaneye kapanırdım. Nitekim kafam her daim karışık olduğundan beni arayan kütüphanede bulurdu. Millet yariyle çayırda çimende meşk ederkene ben çok kitap okudum bomboş kütüphanede. Filozof olcağımı umuyordum kiii yıllar geçtikçe öğrendim çok okuyan değil çok gezen biliyormuş. Bizde okuyan biliri ima ediyorlar sanmıştık aq. Velhasıl ne yaptıysam yanlış yaptım hayatta. Seçtiklerim hep seçmemem gerekenlerdi. Affet beni peder :P

Kankimde evleniyor ühühüüü kıskanmıyorum demek isterdim ama sanırım kıskanıyorum :))) Çık içimdeki hain ruh. Hem o evlenirse daha önce sıkıfıkı olduğum arkadaşlarımın yaptığı gibi benden uzaklaşır diye korkuyorum hemide bana hava atar diye. Hemide bu salak paşa niye beni almıyor diye düşünüüüp düşünüüüp karalar bağlıyorum. O da mı yanlış tercih acaba diye düşünüyorum. A rap sa çı naaa dööndüüümm.... Çöööz beeni araap saçııı.... Ühühüüüü.... Dağlara çıkıp kurt gibi uluyasım var auuuuuu......

Neyysee.... Zaten Müzeyyen Senar dinleye dinleye ayarım iyice kaçmış durumda. İçimi kararttı ömrümü yedi kadın iki şarkıda. Düşünmekten kaçtığım ne varsa aklıma soktu aaa.....

Patlıcan kebabı yaptım geçen... Ama yok öyle bir şey.... Görüntü olarak tutturdum , yenilebilir bir şey oldu çok şükür ama çokta enfes olmadı yani... Ki patlıcanın ve kıymanın her türlüsüne bayılırım. Neysee patlıcanlar karardıda karardı olcak iş değil. Lezzet bozulmadı ama içi bir tuhaf göründü gözüme, köfteler taş gibi sert, bende şaştım kaldım. Bir tek teyzem beğendi. O da gaz mı veriyor harbimi beğendi anlamadım. Ona bir tabak götürmüştüm misafiri gelmiş ona da ikram etmiş, eyyvah dedim, o kötü yemek misafire verilir mi, yemişler ama :)) Utandım valla..... Öyle yani pek olmadı... Borcam lazım annemdeki çatlamış... Folyoda zararlıymış öyle üstü açık falan olmadı yani. Bir dahaki sefere inşallah.

Ve yelek örmeye başladım nihayet. Bakalım ne çıkacak ortaya....Güzel olursa fotosunu koyarım.

Yazmayı unutmuşum. Sınıfta kaldım... Tek ders Maliye Politikası. O my gooddd.... Bir yıl boyunca sadece maliye politikası... Ben bu kabustan uyanmak istiyorum. Cİmcikleyin beni.

3 Ekim 2010 Pazar

Hırspanak Böreği

Önce ben de ıspanak böreği yapmak istemiştim. Kendi salaklığımdan üzerime yıkılan bir kamyon iş, mesai üstüne mesai, paşanın kaprisleri derken hırspanak böreği oluverdi.

İçimden bu hafta ıspanaklı börek yapayım diye geçirmiştim son derece saf ve masum duygularımla. Anneme sipariş ettim, malzemeleri aldı sağolsun. Aldığı malzeme sadece ıspanak, ben akşam onda eve gelmişim, elimde sadece ıspannak var. Ee hani yufka,yumurta ....Oturdum bir saat kadar düşündüm. Saat 11 heryer kapkaranlık koşa koşa markete gittim... ay zaten tırsıyorum karanlıktan bir de o saatte sokakta :))) Sonra Fatmagül ün suçu ne.....

Neyse efenim bütün malzemelerimi aldım gene koşa koşa eve geldim. Ispanak yıkama faslına başladım. Annem dediydi ben yıkayayım ıspanakları diye. Aaaa dedim öğrenmeye çalışıyorum uzak dur ıspanaklarımdan. Yıkamaya başladığımda da aman dedim ne abartıyorlar bu işi. Dermisin öyle saatlerce ıspanak yıkadım. Saat 4 te çok şükür tamamlandı benim börek. Sabaha karşı dört. Artık sonuna doğru uyuya kalmışım,Allah fırın, börek, unuttum, yaktım diye fırlayıverdim yataktan, azıcık yanmaya yakın kızarık olmuş üstü :))) Ama yanmamış.... Neyse efenim ucuz kurtardık sonra hemen uyudum gene...

Sabah anneme kırkkere tembihledim tadına bak diye. Yanıma da aldım tükkana götüriim diye. Anam mındar oldu güzelim ıspanak böreği. Bir abi vardı dedim bak ilk defa yaptım. Yemedi laaa... Tühhh diyorum size başkada bir şey demiyorum. Biraz destek istiyorum sayın halkım. Annemi aradım yok efendim işi varmış tadamamış. Paşa yok aaaaaaa bu ne bee...

O uykusuzlukla birde akşam toplantı. Aklım hala böreğimi kimse yemedi yaa diye düşünmekten zaten adapte olamadım mevzuya. Neyse...

Ertesi gün gene elimde börek insan kovalıyorum :)))) Şuan halime gülüyorum ama yok böyle bir şey.... Tadıda gayet güzel halbuki. Ablama bıraktım iki tane, paşaya yedirdim zorla. Çok şükür daha yok mu yu duydum. "Yetmedi bunlar" ı duydum.

Efenim sonra paşayla papaz olduk. Daha anca yapmışım bunu, ben bunu çoktan yapıyo olmalıymışım. Atla deve değil yani. yaptım işte, ilk defa yaptım ve beğendin dimi.... Ayy ezecek ya. Neyyse... Kobayım benim... Geçendede zaten şey demişti efendim kırk kere beğendin mi diye sorulmazmış.... Hiç farkında bile değilim böyle yaptığımın, ben sadece becerebilmiş miyim onu öğrenmeye çalışıyorum. Tabak boşsa beğenilmiş miş... :P

Neyse efenim birsür hengame oldu bu hafta. Sıkıcı bir ton olay ve haftaya çooook işim var. Ve yeni yemek siparişim var. Fırında patlıcan kebabı bakalım bunu nasıl halletcem... Neyse ben bloklar aleminde tarif arıyayım.... Ben seviyorum bu hamarat ablaları, sayelerinde kendi başıma bir şeyler yapıyorum ve kimse böö demedi henüz... Benim için herkez paşa aslında... O böö demiyosa kimse dememiştir benim için :)))

28 Eylül 2010 Salı

Bana neler oluyor

Evet efenim rujlar ojeler kırmızı kırmızı çantalar ayakkabılar... Kim benim ayarımla oynadı. Öyle bir çekiyorki beni renkli renkli cıvıl cıvıl şeyler. Bir gün zaptetsem kendimi ertesi gün yapışıyorum ayırabilene aşkolsun. Ben böyle değildim oysa daha bir kaç ay öncesine kadar rimel hangisidir nereye sürlür sor bilmezdim. Şimdi rimelsiz çıkmam abi. En iddalı kıpkırmızı bir çanta bakardım isterdim ama almazdım. Bu gün kıpkırmızı süründüm süslendim annemin karşısına çıktım. Ben çok sert bir tepki bekliyorum tabi ama annem benden çatlak :))) Aferin kız ne güzel olmuşun demez mi :)))) İlahi anne.... Anne hakkaten mi beni yolda o... sanmasınlar. Annem yok yok iyi dedi. Annemden aldım gazı...

Yaa burası çok kapalı sayılır yani. Bir İzmirle kıyaslanamaz. Arkadaş diyorki İzmirde sokakta elimizde biralarla dolaştık bir Allah ın kulu dönüp bakmadı. Şortlarla gezdik kimse umursamadı. Burda heryerimiz kapalı genede bakıyorlar diyor. Ve evet öyle malesef.

Neyse sınavlar hala açıklanmadı. Ve ben gerim gerim geriliyorum. Kollarımda bacaklarımda kocaman kocaman sivilceler çıkmaya aşladı sıkıntıdan. Tabi paşamızda sağ olsun insana hayatı dar ettiğinden bu sivilcemsi şeylerde payı büyüktür.

Örgüye devam şekerliğim bitti. Şimdi kış geliyorya işi büyütüp yelek örmeye karar verdim. Çok cici bir model buldum. Bakalım becerebilecek miyim. Henüz başlamadım kafam biraz rahatlasa hemen başlıcam.

24 Eylül 2010 Cuma

Karışık

Sınav sonuçları hala açıklanmadı. Stresten davul gibi gerim gerim geriliyorum. Maliye politikasından da geçmiş olayım nolur nolur nolur demekten dilimde tüy bitti. Dualarımla yeterince duygu sömürüsü ve baskı yaptım diye umuyorum. Pleaaasee.... Cevabını ne yaptığımı hiç ama hiç hatırlamadığım, hatta böyle bir sorumu vardı yahu dediğim, sorulardan iki üç tanesi doğru çıksa mezunum. Yani sınırdayım... Bu sınıra yürek mi dayanır. Selam verenle kavga edesim geliyor. Dakikada 5 kere siteye girip sonuçlara bakıyorum. Her şeyi belirsiz bu sistemin. Bir gün bu sınav sonuçlarının açıklanacağı tarihinide verecekler insanlara ama ben göremicem. Yok yooook sınıfta kalmaya devam edersem sanırım bende görebilirim. Bende bu azim olduktan sonra.

Hiç çalışasım yok. Pc bana ben pcye bakıp duruyoruz. İçimden gelmiyor. Sahi ben bu yıl izin kullanmadım. Ondan olmasın sakın. Millet ikinci izileriniz kullandı. Grev yapıyorum.

Benim evde kesin bir şey var. Eve girer girmez yatıp uyuyasım geliyor. Hatta hiç ayakkabıları çıkarmakla bile uğraşmak istemiyorum. Bütün gün eve gidince şunu yaparım bunu yaparımlar evin kapısını açmamla yok oluveriyor. Aman yaa günler çuvalamı girdi. Zzzzz....

Ve şiirlerin gecenin köründe çok hoş, özlemişim..Şunları ben ayıkken yollasan. Telefon cırk cırk tam uykumun en güzel yerinde :))) Hem yetmiyor sanki artık. Senede iki şiir :))) O kadarcık mı yani bu mudur diyesi geliyor insanın, yada buna şükür mü demeliyiz :))) . Eskiden sabah kadar telefondaydık ve bir sürü şiir olurdu :)) Çok komik geliyor bana şimdi o günlerdeki halim :)) Hep azla yetine yetine zaten elde var sıfır. Dur bakalım çok merak ediyorum ne olacak bizim sonumuz. Senaryoyu yazanı bir bulsam zaten... Öpecem....

Ve ne olduysa bir anda evdeki pcye windows 7 yükleyesim geldi. Ne gerek vardıysa artık. Durduk yere iş çıkardım başıma. Format atarken yedeklerimin bulunduğu diskte sizlere ömür. Aslında çok saçma ben ona dokunmadım ki. Bööğğle gözlerim yerinden pörtledi. Sanki bütün hayatım ordaymış gibi. Hayatım kaymış gibi. Ama bir bakımada öyle. Boşuna dememişler akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir diye. Zaten uykun var yat uyu ne bırkalıyon. Moralim bozuldu tabi olduğu gibi bıraktım her bişeyi. Bakalım bu akşam kurtarma çalışmalarım devam edicek. Artı eskiden kullandığım programlar windows 7 de çalışmıyor. Araştırmadan atlamamak lazım herşeye, sazan mıyım neyim :)))

16 Eylül 2010 Perşembe

Çok çalışmam gerekiyoooo çoook.....

Evet efenim bu sefer dolmalardan tam puan aldım mutluyum... Şimdi ne öğrensem acaba. Zor geliyor yapmak işten çıktıktan sonra. Oturayım tv izliyeyim istiyorum ya da yatıp uyuyayım. Ama birazda sebze yemekleri yapmayı denemem lazım. Çorba morba öğrenmeli bir kaç çeşit. Sonra pilavlar falan. Makarna sosları. Ha bire dolma mı yapacaz beğendiler diye :)))

Bu aralar dantel işine iyice kafayı taktım. İlk şekerliğim bitmek üzere. İnternetten süper modeller buldum. Kuğulu kuğulu çok tatlılar. Gece yarısına kadar dantel örüyorum. Uyku akıyor gözlerimden ama bırakamıyorum. Bu kadar saracağını tahmin etmemiştim. Ama annemin eski tığı ile baya bir zor oluyor. Gidip kendime tığ alayım dedim. Ben kitapta gördüğüm numarayı adama söyledim 0.75 ve 2.5 tığ istiyorum dedim. Meyhaneci gibi müslüm gürses vari bir adam tuhafiyeci. Rahmetli Turgut Özal la çekilmiş resimleri var küçücük dükkanının sağında solunda. Dükkan harbi küçük. Adam dayı dayı "bak ablacım tığın buçuklusu olmaz" dedi. Ben mosmor oldum tabi. Kem küm ya ben yeni başladımda cart curt. Abi gene dayılanıyor "Belli oluyor zaten" ben daha da mor. abi beni ezdi bitirdi beni yani. Neyysee.... Adam bi şey ima eder gibi konuşmaya başladı tığın tekini gözümün dibine getirip rakamını gösterdi bir ara tığla gözümü oyacak sandım. O kadar yaklaştırdı ki tığı bulanık görüyordum artık. Adamdan tırsmadım dersem yalan olur. "Sen neresine bakıyon bilemiyorum" dedi imalı imalı. "Kalını var incesi var" uleyn dedim bu herif inceden inceye yavşıyomu acaba diye bir fitne düştü içime. Ama amcada yaşlı yani yok be dedim kendi kendime ne işkilli adamım. Attım düşünceyi kafamdan. Dedim sen bana her numarasından ver. On tığ aldım çıktım dükkandan. Tığlara baktıkça gülesim geliyor. Artık seri üretime geçerim. Hey Allah ım.... Akıllar dağıtılırken ben nerlerdeydim acep.

14 Eylül 2010 Salı

İkinci Dolma Harekatı

Dün iş çıkışı kattım paşayı önüme dolmalık malzeme almaya gittik. Tabi her zamanki gibi ben markete girince amacımdan sapıp ne gördümse aldım. Kasada dııııtt yetersiz bakiye. Paşanın kk nı kullandık. Bu kaçıncı oluyor bilmiyorum. Hepte ona denk geliyor garibim :)) Yok aslında yanımda para vardı ama olmaz dedi. Hay hayy dolmaları zaten sana yapıyoruz :))) Neyse reziil oldum ama hiiç istifimi bozmadım. Bir de yüzüm kızarmayı verse nolur sanki.

Eve vardığımda zaten saat dokuz olmuştu. Oooo bir sürüde misafir gelmiş. Köyden akrabalar. En son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum, çoğunun adını yüzünü unutmuşum. Çocukken pek giderdik. Hatta köylerinde eşşek üstünde resimlerim var. Birinde eşeğin yanında durmuşum, eşşek sanki asker arkadaşımmış gibi boynuna dolamışım kolumu. Eşşekle aynı boyda olduğum zamanlar henüz. Eşşek kadar olduğum zaman demekki o zamanmış :)))) Bir kolumda eşşek bir kolumda bir sürü papatya. Zaten ben köyün en çok hayvanlarını severdim. Bir gün sokakta at bulmuştum.... Bunlara getirmiştim bana kızmışlardı :))) Abimin ayağına at basmıştı.... Ne maceralar çocukluk ayrı bir dünya gibi.... Özlediğim günlerim var... Neysee... Sonra miras davasına bizimkilerin arası açıldı. Ananem bir daha gitmedi sağken adını bile anmadı. Annemlerde ananemi düşünüp gitmediler. Öylece koptuk. Cenazesine gelmişlermiş ben pek hatırlamıyorum gelen giden çoktu. Bunlarda çok kalabalık. Kabile şeklinde yaşıyorlar. Çocuklar herkeze anne diyor. Kim dede kim baba çocuk kimin çözemediğim bir sülale :))) Biraz onlarla oturdum on buçuk gibi kalktılar. Yapıştım hemen anneme dedim bana tencere ver. Ne yapçan bu saatten sonra diyor. Yaaa ver sen dedim. Şimdi söylesem mani olacak. Ne yapçan söyle diyor. Aaa dolma yapçam dedim. Bu saatte şaşırmış dedi bana :)) Neyse efenim anne sözü dinlemek lazım. Gece iki buçuktu sarma işlemi bitti. Pişmesi neyim üç buçuğu buldu. Pişerken birara uyumuşum Allah tan tavşan uykusuda zınk diye bir fırladım yataktan. Valla emeklerim boşa gidecekti. Yaprak işinden anlamadığım kesin. Gittim en pahalısını aldım. Sebep pahalıysa vardır bir hikmeti :)) Yapraklar kafam kadar. Hani bende istiyorum ince ince minik minik sarayım ama içi ne kadar az koyarsam koyayım yaprağı sardıkçası oluyo sana labada gibi. Yaprakları ikiye böldüm efenim, açıp şekline bakacak halleri yokya, "aaa benim yaprağım yarımmış" :))) Küçük küçük sardım. Bu kez harcın içine limon suyuda koydum. Immmhh pek güzel oldu. Sadece en son tencereye koyduğum su biraz fazla kaçtı daha az koyaymışım on numara olcakmış. Neyse sabah tadına bak gece tadına bak midem bir tuhaf oldu. Sabah hemen tabağa koyup anneme götürdüm. Çok lezzetli olmuş dedi. Bak bir limon ne kadar fark etti. Biraz da suyunu tam çekeydi.

Yiğende de okul heyecanı. Ben yememm diyor. Sana vermiyom zaten dedim bende :))) Okul kıyafetleriyle pek tatlı olmuş ama bir resim çekmeme müsade etmedi, şımarık şey... Eliyle yüzünü kapatıyor. İyi dedim ben gidiyorum. Otobüste içim dışıma çıktı tabi :))) Bakalım paşa kaç puan dicek. Vaktiylen bana sen yemek yapamayı bilmiyorsun evine misafir gelse elin ayağına dolaşır bana bir şey olmaz sen rezil olursun ezilirsin dediydi. O gün kızdım sonra hak verdim. Öyle olur bu işler. Hayatımda o olur veya olmaz ama ben bu işi öğrenecem. Yaaa ben hep şöyle düşündüm herkez bir şekilde yapıyor, bende vakti gelince yaparım ama öyle değilmiş malesef. Bilmek ile yapabilme ihtimali arasında çok fark var. İlk dolmayı yaptığımda soğanı doğrarken mutfaktan kaçmıştım :))) Kırk tarif bulup hangisini yapacağıma karar verememiştim. Videolar falan izlemiş önüme gelen herkeze bu nasıl yapılır diye sormuştum. Bu sefer çok rahhattım. Bir şeyi atlamamak adına tarife bir kez göz atıp tak tak tak yaptım. Bu kez salak gibi yaprakları da saatlerce haşlamadım. Geçen sefer neydi o öyle. Yaprakları ayıramıyordum :))) İçte,yaprakta ziyan olmadı çok şükür. Geçen sefer atıldı hep yazık.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Kürkçü Dükkanı

Tatil ne çabuk bitti yahu. Bana bunun gibi iki üç, yok yok dört hafta daha lazım. Gece geç yatayım sabah geç kalkayım.... Yetişçek bir şey yok aman ne hoooş... Örgü neyim öreyim. Gıcık gıcık müşteriler yok telefon yok. Habire ablamın başına ekşiyip kıza daral getireyim. Nolur yani :))

Sabah işe gelmeden evvel referandumu bir daha dinliyeyim dedim. Tanıdığım herkez yüzüme farklı söylüyor oraya gidince farklı şey atıyor. Ne sahtekar olmuşuz vesselam. Kim neye oy verdiğini ne kadar biliyor orası tam muamma. Gerçi artık bu sonuçlara nasıl güveneceksek. KPSS rezaletinden sonra. Şüpheli yani. Herşey şaibeli görünüyor artık bana. Neyse baktım geç kalıcam çıktım evden önce anneme uğradım bayram şekerlerimi ceplerime doldurdum ve yola çıktım. Offf ayaklarım geri geri gidiyor valla. Bu gün de işe gidilir mi diye diye..... Otobüs tıklım tıklım bu ne yaaa... Dükkana geldim hazırlandım kuruldum maillere falan baktım tam ağzıma şekeri atıyorum, tesadüfen kafamı kaldırdım, ben genelde bilgisayara gömülü yaşarım, karşımda yan komşu...... Dikmiş gözlerini bana bakıyor.... Abicim ne seyrediyon sen sorması ayıp. İnsan bir öhü möhüü der yahu. Amca 50 küsur yaşına gelmiş öğrenememiş. İnsan neye sinir olursa o gelir bulur onu dibinden de ayrılmaz. Eni konu geçmiş karşıma bakıyor, ben tabi leylaa......Hey Allah ım....

Bu gün miniş yiğenim okula başlıcaktı ama seçim sandıkları okullarda olduğundan bu gün başlayamadı. Çocuğun hevesi kursağında kaldı. Garibim evdeki tek çocuk o olunca önüne gelen okulla ilgili bir şey söyleyip duruyor. Akıllı bıdığım benim. O kesinlikle hakkını verir. Dün çocuktada heyecan vardı sanırım baya bir hareketli gördüm kendisini. Koltuğa çıkıp çıkıp tepeme atlamalar, karşılıklı top atmaca, arkadaş toptan daha çok zıpladığı için korkuyorum atmaya yüzüne gözüne gelecek diye, yastık savaşıda yaptık beynime yediğim bilmem kaçıncı yastık darbesinden sonra ben nakavt.... Ne enerjidir kardeşim yaww... Artık ben gidiim bari diye kaçma girişiminde bulununca uyanık ayaklarıma yapıştı. Ooo yaşlanmışım üstümde bir ağarlık var. Yürüyemiyorum sanki. Falan dedikçe kırılıyor gülmekten. Ahaa ilacını buldum gıdık iğnesi. Tabi gıdıklayınca arkadaş yerlerde. Kurtulmak çok zor oldu. Küçükken daha hafifti tabi ebat olarakta küçük olduğuna o öyle ayağıma yapışık dolaşırdık. Ama şimdi baya bir büyümüş kıpırdayamıyorum :))) Penguen yürüyüşü yapardık ayaklarıyla ayaklarıma basardı öyle yürürdük, şimdi ayağıma basınca ayağım eziliyor :)) Geçiyor be zaman... Dilerim çok güzel çok eylenceli günleri olur.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Ve Boyalar Akar

Arife günü müşterinin teki beni bir güzel azarladı. Zaten duygu yüklü bir günümdeydim. O da bahanem oldu sabahtan akşama kadar çocuk gibi zırladım durdum. Normal zaman olsa belki sinirlenir way deyyus way der bir süre sonra unuturdum belki. Yani saatlerce ağlama mı gerektircek bir durum yoktu. Ama hormonların oyunu bu. Derlerdi de inanmazdım. İnsan ne kadar inişli çıkışlı olabiliyor. Kontrol elden gidiyor. Neyse o gün kendime gelemedim o kadar zırlamaya kütük gibi uyumuşum. Bayram sabahı gözler şiş ve mor ....

Bir dargın bir barışık olduğumuz bir akrabam var. Hem özlerim bir araya gelince de bir süre sonra ikimize de daral gelir. Bu bayram acaba ben mi çok sivriyim, kendimi kontrol edeyim bakayım dedim. İlişkimize bir şans vereyim :P. Yok abi dilim dursa kaşım gözüm seğiriyor. Aramızda kan uyuşmazlığı var. Seyrek görüşmek daha hayır sanırım. Neyse efenim beraber bayram şekeri toplamaya çıktık. Anacım 30 gün oruç tutan o güzel insanlar 31. gün sabahtan akşama dedikodudan yıkıldılar. O ne giymiş, bu ne takmış, kim kimi nerde görmüş. Magazin forewer halt etmiş. Okuldu işti derken gündemden uzak kaldım diye üzülüyordum maşallah bir günde özet geçtiler. Eve dar attım kendimi. Evim evim güzel evim. Bayramın ikinci günü dantel öğrenmeye başladım. Annemden dantel ipi ve tığ gaspettim :) Pek kıyamadı vermeye... Anne sen cimri misin deyince :)) Aman al dedi verdi. Kendi çapımda ipi birbirinin içinden geçirme denemeleri yapıyordum kii teyzem geldi. Bu işin piri gibidir. Maşallah elinden çıkan her şey sanki makinadan çıkmış gibidir. Kadıncağızı esir aldım :) Allah tan gösterdi de yaptıklarım bir şeye benzedi. Ama o kadar yavaşım ki on sıralık örneği abartısız söylüyorum 5 saatte yaptım. Kadıncağızda evliya sabrı varmış valla. Hiç gözünü üstümden ayırmadı. O baktıkça ya tığ elimden fırlıyor ya parmağıma doladığım ip çözülüp gidiyor. Bir komedi filminde böyle bir sahne görseydim eeeh der kanalı değiştirirdim. O kadar salakçaydı yani durum. Kadını daha fazla germemek adına arada çay neyim döktüm ki hararet basmasın. Benim çcukluğumdan beri nedendir bilinmez ellerim titrer. o Yüzden kimseye çay neyim ikram etmem yani. Yanma riski hat safhada. Ama teyzeme hörmette kusur etmedim. Sonunda o kadar küçük bir şey çıktıki ortaya utancımdan resmini koymuyorum :) Sonunda teyzemi azad vakti geldi, ki niyeki eve gidip ne yapçan gibi cümlelerime tepki vermemeye başlamıştı. Onun ardından ben bu işi söktüm yaa gibi saçma bir hevese kapılıp yeni bir örneğe başladım. Gecenin biri olmuş ben hala bitireyim şunu öyle yatarım diyorum. Abuk bir durum ama taktım mı takıyorum. Yavaş olma sebebim acemiliğim ve gözümün görmemesinin saymazsak habire nerde kaldığımı unutmam, tığın fırlaması, parmağımda kan dolaşımı kalmaması vs... Neyse biraz biraz söker gibi oldum. Bu sabahta gözümü açar açmaz tığa sarıldım. Akşamda hevesle bak anne ne yaptım diye yaptığımı gösterdim. Annem sen sabahtan beri bunla mı uğraşıyon ben bunu on dakka da yaparım demez mi :)) Sağol be anne... İnsan aferim kızım der yahu. Gaz versene azıcık. Neyse.... Bense doğmamış çocuğuma don biçmeye karar verdim. Dimi ama şimdiden başlıyayım ben anca biter o günler gelesiye kadar. Ekselansları teşrif edinceye kadar :)) Sipariş bile aldım. Ben çocuklara donları hazırlıcam kızlarda evlenip çocukları hazırlıcaklar. Anca :))

Saçımdaki boyalar aka akaaa bir hal oldu. Patlıcan morunu beğenmiştim oysa. Şimdi o beğenmediğim kırmızıya dönmeye başladı. Yarın liseden arkadaşlarla buluşma var. Bu saçlarla gider miyim bilmiyorum. İlk günkü beğenilerin yerini ekşimiş suratlar aldı. Pek olmamış sanki demeye başladı teyzemler. Bende güzelliğimi kıskanıyorsunuz diyorum. Ama dahada açarsa rengini sanırım punkçulara dönebilirim.

8 Eylül 2010 Çarşamba

Pembe Prenses


Uzun zaman oldu blog alemine dalalı. Çocuk özlemimden olsa gerek en çok ilgimi çekenler minik çocuklarını anlatan annelerin bloğuydu. Bir zaman sonra değişik bir çocuk ve değişik bir annenin bloğuna takılıp kaldım. Her gün bilgisayarın başına oturur oturmaz ilk işim o bloğu okumak olurdu. Okuyamadığım gün olduysa aklımda kalırdı. Nitekim bu hafta sonuda sınavlar dolayısıyla okuyamamıştım. Sınavda bile aklıma geldi gidince okurum diyordum. Bir his vardı içimde ama ben iyiye yormak istedim sanki. Ve bloğa bakınca gördüm minik Nehir Melek olmuştu. Onun o gözlerine bakıpta o bloğa takılmamak elde değildi. Pembeyi seven küçük kız. Çok küçük henüz. Ailesi için çok ağır. Onlar kadar olamaz ama benimde kalbim ağrıdı bu haberi okuyunca. Söylenecek fazlada bir şey yok aslında. Belki böylesi daha hayırlıdır. Yıllarca yaşasaydı bu çocuk yıllarca hastanelerde hep iğne serum vs... Ne nalet hastalıktır, insan olarak ne kadar çaresiziz... Allah kalanların yardımcısı olsun. Bir anne baba evlat kaybetti, bir abla kardeş kaybetti. Ne güzel günler yaşanabilirdi oysa. Sonsuzluk aleminde buluşacaklarına canı gönülden inanıyorum. Ama olmasaydı keşke. Keşke geçen cümlelerin hiç dönüşü olmuyor ne yazık ki. Yokluğuna alışmaya çalışmak ne kadar zor olacak onlar için. Bizim için bile zorken.

Düşünsenize her şeyini bırakıyor bir aile işini, evini, arabasını, diğer evladını ve bir hastaneye yerleşiyor. Her an her saniye beraber. Ne büyük fedakarlık. Körü körüne inanmıyor her söylenene, araştırıyor soruyor anlamaya çalışıyor. Bırakmıyor en önemlisi, kader deyip vazgeçmiyor. Fazladan yıllar katıyor ömrüne. Belki ecele mani olamıyor ama güzel yaşatıyor minik meleğin ömrünü Mary Poppins tadında.

Nehir bu gün sonsuzluğa uğurlanıyor. Orda olup pembe güllerle uğurlamak isterdim onu.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Kırmızı Saçlı Kız

Yok yok bu patlıcan moru olsa gerek.

Çok şükür sınavlar bitti. 2 dersim gayet iyi biri gayet şüpheli. Başımın belası Maliye Politikası. Yaa sevabına geçiriverseler beni bu dersten nolur sanki. On yılda sınıf tekrarı yapsam anlamam ben o dersi. Tek ders yüzünden kalmam inşallah. Cumartesi günü sınav çıkışı canım hiç eve gitmek istemedi. Bir yakınım geçiyordu kalbimden. Tak diye karşıma çıkmaz mı. Ne güzel tesadüf oldu. İlk o dedi aklımdan sen geçiyordun diye :))) Kalp kalbe karşıymış. Saatine denk gelmiş derler ya. Ama ne yalan söyliyeyim şu Maliye Politikasından geçmeyi umsaydım keşke diye hayıflandım doğrusu :)) Zaten böyle zamanlarda hep abuk sabuk şeyler istemiş olurum. Kahve mesela :))) Aklımda saçlarımı kızıla boyatmak vardı ama tek başıma cesaret edemiyordum. Benle gelir misin dedim geldi. Onun kuaförüne gittik. Ben çok sevmem öyle zırt pırt kuaför neyim değiştirmeyi. Röflenin üzerine tutarmı tutmaz mı derken girdik kuaföre. Valla tam istediğim gibi oldu. Artı önceki kuaförümün beni müthiş kazıkladığını anladım. Yuhhh dedim. Neyyyse... Bayram öncesi süper oldu bu değişiklik.

Pazar yine sınav vardı. Ama artık çalışmaya daha da takatim yoktu. Gece ışık açık kalkıp çalışırım umuduyla yatmadan oturur vaziyette azıcık kestireyim dedim. Ne uyudum ne gözlerimi açıp çalışabildim. Nasıl bir psikolojidir bu. Nihayet sabah altı gibi Allah ım Allah ım çalışmama lazım diyerek kitabın başına oturdum. Oooo her sayfa sonrasında ben harikalar diyarında :))) Hayallere dalıyorum ayrılmam zor oluyor. Neyse sınava götürürüm sözü veren şahısın tel kapalı. Ben malımı bildiğimden okulun yerini neyim daha önceden bellemişim zaten. Çıktım gittim. Okula vardım bir yer bulup orda da çalışmaya devam ettim. Derken tel hazırlan seni almaya geliyorum..... Ooooo dedim çıkışta gel bari bir işe yarasın. Sınava girmeden geldi.... derdi saçlarımı görmek tabi :))) Sınav sonrası az sohbet edip eve gittim. Ooof nasıl yorgundum. Külçe giib uyumuşum. Ama hala her yerim ağrıyor ve uykum var.

bu günde patlıcan moru saçlarımla kendimi iyi hissediyorum. Alıştım bile :)) Olumlu tepkiler aldıkça daha bir sevdim ben bu rengi. Kasap dükkandan çıktı dedi bak karşıdan gördüm perfect dedi. Ben mest oldum tabi. Ağzım kulaklarımda :)))))))

Bir de kilo versem mesela hemen bu gün bir on kilo kadar. Allah tan başka ne istenir. Liste uzun daha çok şey istiyorum. :)) Çok kilo aldım. Bir aralar başladığım rejime sınav stresi ve ramazan darbe vurdu. Obez olcam yakında Allah korusun yaaa... Acil bir plan yapıp bu işi halletmem lazım. Babamın bile benim kadar göbeği yok. Offff ya offff... Yiyip yiyip kilo almayan insanlardan olmak isterdim. Kim istemezki dimi ama :))) Şimdi ben dondurmalara nasıl veda ederim kolaya bayram üstü çikolataya, şekere, baklavaya nasıl hayır derim. Ben bunu başarırsam zaten kilo veririm yahu. Deniyeyim ben bunu. Bu günden itibaren başlıyayım dikkat etmeye. Üç günde ne versem kardır. Byaramda da dikkat edersem en azından biraz bir şeye benzerim. İnşallah yani. içimdeki obura mani olamıyorum. Şöyle düşünmem laızm yemekler bir yere kaçmıyor. Çok istiyorsan gene yersin ama bence önce bir aynaya bak :)))

3 Eylül 2010 Cuma

Yüksek gerilim

Yarın sınav var yapamazsam korkusu, yetersiz çalıştım hissi yüreğimi daraltıyor. Valla koca ramazan aramam gerekenleri bile aramadım. İnsanlara ayıp oldu. Şu sınav bitsin hayırlısıyla hepsinin gönlünü alıcam. Bana da iyi gelecek azıcık insan içine karışmak. Ha gayret son iki gün....Pazar günü özgürüüm.....

Dün bilgisayarın başında oturdum oturur oturmaz hergün kullandığım program çöktü. Hoppala yarim... Eyvallah dedik olur böyle vakalar. Müşteriler telefonla tacize başlayana kadar relaxtım ama müşterilere cevap verememeye başlayınca gerilmeye başladım. Bildiğim tüm yöntemleri denedim, ama nafile, meret bir türlü çalışmadı. Hımmm ne yapabilirim...... Ommmm....Diye sakinleşmek için yoga yaparken, patronun pc sindeki programın, çalışan parçalarını alıp benim programdaki çalışmayanların üstüne yapıştırayım dedim. Flash diski patronun pc ye takar takmaz mavi ekran zonk diye karşıma çıktı... Valla o an gözlerim yerinden pörtlemediyse daha da pörtlemez sanırım :))) Hemen aklıma ilk gelen şeyi yaptım yani pc yi resetlemeye kalktım. Kapandı kapanış o kapanış. Pc ye elektrik bile gelmiyor gibiydi.Eywwaahhh dedim adam şehir dışında ben bunu ona nasıl söylerim. Zaten pek iyi geçiniyoruz. Ooo my gooddd.... Ateşim çıktı, sanki hissetmiş hemen aradı. Oyy ooyyy ben nerelere gidem. Bir şey söylemedim. İkinci arayışında battı balık yan gider dedim ve olanı biteni anlattım. "Ya senden kaynaklanmıyor" deyince beyin damarlarımdan serin serin bir kanın aktığını hissettim. Çok şüküüüür yarabbiiimm..... Ya benden ötürü olaydı ooy oooyyyy....

Mahallenin çocukarına da ayrı sinir oldum. Yahu hepsinde bir kaykay garrr o tarafa garrr bu tarafa hemde tam dükkanın kapısının önünde. Telefonda müşteriye bir şey anlatacam gürültüden ne adamı duyabiliyorum ne söyleyeceğimi toparlaya biliyorum. Bir iki uyardım ama beni sallamıyorlar ki. Yan taraftaki dükkandaki abi çıktı en sonunda, ohhh şükür. Sen nerlerdeydin yahu... Hepsi dağaldılar ama akşam olmuştu artık.

Eve gittim bu sefer müşteride arıza çıktı. Sözle akşam ders tekrarı yapacaktım. gece 1:30 a kadar telefonda destek verdim. Kara bahtım kör talihim.

Dünkü bu aksilikler sınavın verdiği stresten ötürü üzerimde oluşan negatif elektrikten olduğunu düşünüyorum. Zira bu gün geldim, dün herşeyi olduğu gibi bıraktığım halde, program çalıştı, patronun pc açıldı.... Ağzım bir karış açık kaldı vallaa... Ben harbi inandım bu negatif enerji olayına.

Velhasıl şimdilik asayiş berkemal....

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Lütfen Günaha Sokmayınız!...

Oruçuluyken bir de cuma günleri insanın üstüne üstüne inadına mı gelirler anlamıyorum. Tabela asıp dolaşacam "Bu gün günaha girmemeye çalışıyorum. Lütfen Günaha Sokmayınız. Diğer günlerde gelin kapışalım deeermişimm...."

40 tl için patrondan işittiğim laflar burdan köye yol olur. "Al paranı laannn" deyip eski zamanlardaki fakir ama gurulu genç edasıyla parayı suratına tokat gibi yapıştırıp hatta üzerine al buda benden olsun deyip 10 tl daha ekleyip "fabrikatör olmuşsun ama adam olamamışsın" deyip kapıyı vurup gitmek vardı ya. Bir daha iş bulamam diye korkuyorum... Bir de bana diyor ben sana 40 milyon için mi bağarıyom. Evett. Hırs yapmışsın. Bana dersin konuşmaktan aciz misin, sen konuşaydın ya.... Bana atıp tutmaya benzemiyor dimi. Sanki işi kendi yapmış, o işide ben yaptım. Senin değil benim hakkım yendi orda. Yürü git.... Tabi ben bunları söyleyemedim anca burda takılırım kendi kendime. Neyse yaaa.....

Ne yazacağımıda unuttum zaten..... Eve gitmek istiyorum :'(((

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Yeni Umutlar

Umut fakirin ekmeği imiş. Hayal kurmak bedava :))

Yeni hayalim Mühendislik Yüksek Eğitimi... Tabi mezun olabilirsem şayet alese giricem ve ver elini yeni hayat. Dİyorki artık beni tanımazsın. Yok be dedim para lazım okumak için benden kurtulamazsın :)))) Ama nasıl havalı olur var yaaa... Ayyy çok heyecanlandım hoplayıp zıplamak istiyorum. Dereyi görmeden paçayı sıvamak diye buna diyorlar sanırım :))) Ama çok mutlu oldum dgs sonrasındaki artık benden bişi olmaz hali kalktı üstümden... Yeni hedef ales hurraaa.... Tabi ales ten önce bütünleme :P

Bütünlemeye 6 gün kaldı. Herşeyin akıbeti bu sınava bağlı... Ahhh salak gibi sınıfta kalmayaydım şimdiye çoktan mezundum.

Bu gün işe gelirken yanımdan hamallar geçti. Ne kadar çok görmeye başladım. Valla halleri perişan. Zenginle fakirin arası çok fazla açılmış gibi. Adamların ayakkabıları parça pinçik,üst baş dökülüyor.... Adam dediğim çocuk yani 15 -16 yaşlarında. Kağıt karton vs topluyorlar. Yani o çocuk okuyamadıysa onun suçu yok yaaa.... O da jilet gibi giyinip bir kafede arkadaşıyla sohbet etmeyi isterdi eminim. Ama şartlar berbat... Okuyanlar bile perişanken bu çoluk çocuğun harcanacağı Allah ın emri... Bir kaç sene önceydi arkadaşla iftar çadırına gittik sırf meraktan yani. İçeriye sırayla mı giriliyordu yoksa yemeği mi sırayla alıyorduk hatırlayamıcam şimdi. Bir sıra mevzusu vardı yani. O sırada fakirliğin boyutunu açık seçik görebiliyorsun. Allah ım dedim ne işim var burda. Sanki birinin hakkını yicekmişim gibi geldi. Boğazıma düğüm düğüm olmuştu her lokma. Daha da gitmem. O fakirlerin hakkı. Bizim gibi meraklı turşucuların değil.

Daldan dala atla yar. Biraz mevzular karıştı ama olsun canım bizbizeyiz şurda :))

27 Ağustos 2010 Cuma

İftardayız :))

DÜn akşam iftarda liseden arkadaşlarlaydık. Hiç bir dostluğum o kadar sağlam olmadı nedense. Üniversitede entel dantel tiplerin arasında kalmıştım. Hiç birine ayak uyduramamıştım. Kızlar okula sarhoş gelirdi. Onlar ailesinden çok uzakta olmanın verdiği rahatlık içindeydiler. Ben ailemin yanında olduğumdan hiç hoplayıp zıplayamıyordum artı çocuk gibi kalıyordum onların yanında :)) Bildiğin ezik :)) Şimdiki gençlikle aynı dönemde okuyo olsam kesin bana öyle derlerdi. Ama ders notlarını istemeye gelince benden iyisi olmazdı :)) Ayy ne çok eskilere gittim.....

Arkidiiş bir sofra hazırlamış ordu doyar maşallah. Allah ım dedim ben böyle bir yükün altına giremem herhalde. Neyse çorbadan bir kaşık alıyordum ki kocaman bir saç bir ucu ağzımda bir ucu dışarda böğüresim geldi :))) Ayy dedim kendi kendime kızıda rezil etme... Beni o halde gören olduysa bilemicem iğrenç bir durum yani. Ağzımı siliyormuş gibi yapıp peçeteye çıkarıverdim. Gören olduysada aynı sebepten olsa gerek kimse ses etmedi. Allah tan ben fazla takılmam böyle şeylere çorbadan sonraki yemeğe geçmeyi teklif edip diğerini afiyetle götürdüm. Midesiz miyim acep. Olur ama yaaa normal yani kız resmen döktürmüş biz ordaykende dakka oturmadı. Ben yapamam herhalde. Evlerini kolay buldum, ki hayret ben ki elli kerede gitsem kaybolurum. Yalnız biraz erken gidince hemen eve girmiyeyim dedim, iki tur attım sokakta.... Allah ım nereye gitsem acaba diye düşünürken aradım sonunda... yaaa ben geldim ama dedim utana sıkıla.... oooo meğer millet çoktan gelmiş :))) Sohpet mohpet sınavı nasılda kazanamadık ama, sen bulamadın mı birini muhabbetleri ile geçti zaman.... Kim bekar kim evli evlilerin ayıp muhabbetleri :))) Herkz evlenmiş anacım bi ben bi evssahibesi birde bir oğlan bekar. Diğerleri artık yavrulamaya başladı. Darısı başıma artık valla karizma yerle yeksan yani. Evde kalmanın en kötü tarafıda bu zaten. Aaaa sen bulamadın mı muhabbeti. Sanki sokakta kedi yavrusu arıyoz. Hoş ben buldumda bulduğum karar veremiyor korkuyormuş... Allah ım ne bahtsızım.... Her haltı kendi yiyiyor sor benden korkuyor. Neyyseee..... Cuma Cumaaa konuşmiim şimdi.

İşte böyle güzeldi yani..... Arada kendimi yalnız hissetsemde güzeldi :)

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Yorgunum.....

Üzerimden tır geçmiş gibi. Her kemiğim ayrı ağrıyor. Ruhende kendimi yorgun hissediyorum. Evde odama kapanıp bir kaç gün çıkmamak istiyorum. Dün çok koşturmacalı ve stresli geçti. Patron bir yandan muhasebeci bir yandan yediler bitirdiler beni. İkiside çemkirmeye adam arıyor. Sırtımda ağır çantalarla güneşin altında yürümek ordan oraya koşturup durdum. Valla bu devirde bizim köyün eşekleri bile benim kadar yük taşımıyordur. Laptoplardan nefret ediyorum. Akşam eve vardığımda artık gözlerim buğulu görüyordu. Öyle bir uyumuşum ki sahurda çalan telefon alarımını duymamışım bile.

Bu aralar kafa gerektiren hiç bir şeyi yapamıyorum. Odaklanamıyorum dalıp dalıp gidiyorum. Allah sonumu hayır etsin.

Hala kendime gelmiş değilim. Şu sınavdan sonra çok pis dinlenicem. Bir daha da sınava girenindeee..... Büyük konuşmuyayımda.... Yeter daaa.... Ölcem gitcem hala kalem kağıt silgi bu ne laaa... Benim arkadaş üçüncü çocuğunu doğrudu oha dedim. Biz hala okuyoruz. Neyseki yarim hazır. Oğluna beni alcakmış ehehehee :))))

Kilolarımda canımı sıkıyor zaten. Depresyona ha girdim ha girecem yani. İki ileri bir geri. 500 gram verdim diye seviniyorum bir oturuşta bir buçuk kilo geri alıyorum. Ahh anne ahhh. Yapıyorsun börekleri dayanamıyorum işte offff... Göbeğim köşeyi benden önce dönüyor valla. Hayır yani Kim Kardishan gibi popom büyüse de bir görsellik kazansam nerdeee... Büyüye büyüye göbeğim büyüyor her daim hamile :P Oldu olcak hamile kıyafeti giyeyimde bari otobüste yer felam verirler, bir işe yarsın yani.... Yorgunluk kanıma işlemiş durumda valla....

Mübişlere yavruluk aldım. Yanına bile yanaşmıyorlar. Damatçık sadece arada bir yavruluğu kemiriyor o kadar. Ne işe yaradığını çözmüş değiller henüz. Ay hadi artık boy boy mübişlerimiz olsun. İcraat bekliyorum....

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Gidenler ve kalanlar

Bazen harala güreleden insanlara iyi davranmayı unutuyoruz. Saçma sapan şeylere sinirlenip stresimizi en yakınımızdakine yıkıyoruz. Zaman ayıramıyoruz. İşten güçten kendimize kalmayan zamanı sevdiklerimize hiç ayıramıyoruz. Ve bir gün bir haber geliyor ve ben uyanıyorum. Hep onların yanında olmak istiyorum.

Pek tanıma fırsatım olmadı ama canımın annesiydi. Ne kadar zamansız ve ani.... 2 gün direndi ve gitti. Halbuki daha çok yakın zamanda iyiydi. Allah rahmet eylesin oğluna kavuşmuş olmasını diliyorum. En korktuğum şeydir. Allah yaşatmasın, sevdiklerimden önce beni alsın. :,,,(((

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Mübiş Yollarda

Mübişin ayağına dolanan ip başımıza bela oldu. Üç kişi uğraştık gene çıkaramadık. İp iyice boğmuş ayağını. Veterinere götürmeye karar verdim. Ama nasıl? 45 dakkalık yol kutuya koysam boğulur zaten hava bilmem kaç derece yanıyoruz. Acaba yollarda bağarırmı çenesi açıldı mı cark cark cark susmak bilmiyor. Otobüsten beni atarlarsa biri çıkıpta benim alerjim var kardeşim derse diye düşünürken aman dedim ne olcaksa olsun. Kutu ararken mandal koymak için aldığım delikli delikli plastik sepeti buldum. üzerini folyo ile kapladım içinede mübişi koydum. Damat beyimiz bu gün yalnız kaldı. Yolda giderken petshopun birinden küçük kafes aldım. Akşama kadar folyolu sepette beklemesin diye. Otobüste gıkı çıkmadı Allah tan. Hatta üstünü açtım sağa sola bakındı. Bir geldik veteriner kapı duvar hoppalaa... Tee şehrin öbür ucundan taşıdım hayvanı boş yere. Öğleden sonra bir daha denerim şansımı dedim. Mübiş pek bir ilgi gördü bu gün. Başta çok durgundu sonra abuk sabuk hareketler yapmaya başladı. Kafesin köşesine gidip takla atmalar. Ayağıda sakat zaten denge sağlayamıyor pa diye düşüyor. Sırt üstü düşmüş hali çok komik valla ah dedim şimdi fotoğraf makinam yanımda olsada çeksem. ayaklar havada şaşkın şaşkın bakınıyor :))

Neyse öğlene doğru gittik veterinere ben adama anlatıyorum adam bakıyor ben göremedim bir şey diyor. Yuh dedim içimden mosmor tırnak. A aaa bir bakayım tırnak mırnak yok. Kopmuş e kapıdan çıkarken duruyordu. Ayy ayyyy... Adam dedi bende bunu yaparbilirdim zaten deyince oha dedim neymiş tedavi etmeyi aklına bile getirmiyorlar.... Kasap olmuş bunlar. Dedim bir şey sürün bari mikrop kapmasın bir krem sürüverdi.

Geldiğimizde gene uyukluyordu. Şimdi daha iyi gibi.

Bir ara bir baktım sırt üstü yatmış kalmış öyle öldü zannettim valla. Ama aynı hareketi ha bire yapıp duruyor çatlak . Oynuyor mu yoksa bir derdi mi var anlamadım. Ama normalde yapmadığı hareketler.

17 Ağustos 2010 Salı

17 Ağustos

Ne büyük bir felaketti. O gece tesadüf gece kalkmıştım aynaya bakmıştım. Aynaya gece bakılmaz derlerdi hep. Yatağıma dönüp yattım ve ev sallanmaya başladı. Çarpıldım herhalde dedim. Duvarların garip şekle geldiğini gözümle gördüm. Sanki içindeki tuğla ve demirlerin sesini bile duydum. Ne kadar uzun sürdü bitsin bitsin diyordum. 45 saniye sürmüş.

Ama insan acayip şeyler düşünebiliyor o kadar sürede. Biz düşünürken millet canının derdine düşmüş meğerse. Deprem durunca anne diye salona koştum, herkez salonda toplaştı. Herkez panik sokaklarda uğultu. İnsanlar geceliklerle çocuğunu kapan sokakta.

O zamanda muhabbet kuşlarım vardı, bende onları aldım, birde kaplumbağam.... Nereye gidersem onlarıda taşıyorsum yanımda. Tv yi ne zaman açtık hatırlamıyorum. Zaten sonrasında günlerce mi bir ay boyunca mı depremden başka bir şey yoktu tv de. Göçük altında kalanlar ölenler günler sonra kurtulanlar. Sonrasında yaşanan sefalet. Millet çoluk çocuk eve girmeye korkuyordu. AKUT meşhur oldu. Herkez battaniyesini çayını çoluğunu çocuğunu alıp parkta yatıyordu. Biz çok kahramanız evden çıkmadık. Çok ardçı oldu.... Hoş ardçı olmasa bile biz uzun süre sallandık kendi kendimize. En ufak şeyde gözümüzü lambaya dikiyorduk.... Lamba sallanıyorsa deprem oluyor demektir. Ben deprem çantamı hazırlamıştım. İpim ,su mataram, avcı yeleğim, fenerim, çakmağım, çakım...Tam teşkilatlı cevat kelle.... Evdekiler benle dalga geçiyordu. Biraz ufaktım sanırım :) 11 sene olmuş yahu.

Haberlerde sadece bir görüntü çok içime dokunmuştu adamı çıkartacaklar göçük altından ama eli sıkışmış bir türlü çıkmıyor. Akutçular adamın elini kesmişti çok dehşete düşürmüştü o görüntü beni. DÜşünsenize hiçbir tıbbi olanak yok. Demir testeresiyle kesmişlerdi. Günlerce gözümün önünden gitmedi. Hala bile unutamadığıma göre siz düşünün artık. Birde baba oğul vardı babası günler sonra çıkınca göçük altından çak yapmışlardı. Öyle yani bizim buralarda yıkık dökük olmadı ama o taraftakilere çok üzüldük. Arabam olsaydı giderdim diyordum hep. Gitsem ne yapıcam kalabalık anca.

Ne hikayeler anlatıldı sonrasında :P Yok melekler inmiş Bursa'yı koru denize doğru denize doğru demiş. Hava aydınlanmış Yıldızlar birleşmiş. O aralar bende hep böyle şeyleri kaçırırım diye çok hayıflanmıştım. Daha neler neler.... Gökyüzü o gün kırmızıymış deniz suyu sıcakmış.....

Bazılarıda iyice saçmalardı. Yok bir ev diğerinin üzerine yıkılmış adam çırılçıplak kadının üzerine uçmuş kocası görünce aaa bunun sonu böyleymiş böyle gömün bunu demiş..... Töbe Yarabbi koca koca kadınların uydurdukları şeye bak hele. Böyle abuk sabuk daha ne hikayeler anlatılırdı.

Geçti gitti biz ucuz mu atlattık sıramız mı gelmemişti bilemiyoruz. Biz burdayız çoğu kişi o günde kaldı. Ölenlere bir kez daha Allah Rahmet eylesin diyorum, Sakat kalanlara da Allah yardım etsin. Yüce Rabbim hepimizi korusun... :((

15 Ağustos 2010 Pazar

Benim Adım Şen Piliç :)))

Pazar temizliği ile günüm geçti. Ya Rabbi nasıl bir sıcaktır iki iş yapıp iki oturup dinlenmek durumunda kaldım. Ben mi hamladım bu nedir bu kadar anlamadım doğrusu. Boyumun yetmediğinden perde asmak tam bir işkenceye dönüştü.

Evet efenim haftanın mutfak etkinliğinde fırında patatesli tavuk vardı. Bu mutfak işi beni bayar bir iki dener bırakırım diyordum ama yapabilmek ve yenince aldığım iyi notlar hoşuma gitti :))) Bırakamıyorum.

Ömrümde ilk defa bütün piliç aldım. Utanç verici biliyorum ama :))

Akşam altı gibi ev temziliği bitti ve ben fırında tavuk tarifi aramaya başladım. Bir kaç tarif buldum ama çoğu fırın poşetli tarifler. Malesef evde poşet yok hiç dışarı çıkasım da yok annemlerde ve teyzemler de de yok. Ama yılmadım annemden folyo yürüttüm. Folyolu tarif ararken folyonun zararlarını okudum. Pişerken gaz mı ne çıkıyormuş kanserojenmiş. Maceraya gerek yok. Bir tavuk yicez diye sağlığımızı riske atmaya ne gerek var dimi canım. Folyosuz ve poşetsiz tarif aramaya başladım. O varsa bu yok bu varsa o yok.

Okuduklarımdan yola çıkarak karma bir şey yapmaya karar verdim. Ne kadar kötü olabilirdi ki :)

Tavuğu elime aldım.. O my god... Bu bir ceset. Bayada kilolu ve etliymiş. O küçük hayvandan bu kadar okkalı et çok enteresan ve bunu insanın bir tavuğu o haldeyken avuçlamadan hissedemeyeceğini anladım. Tavuk hep yiyiyoruz ama ona çiğken ve bütün haldeyken ilk defa dokundumda :))


Fotoda fırında tavuğumun yarısı görünmekte diğer yarısı jüri üyelerine gitti

Bende tarifimi yazayım, unutursam bakarım diye yani;

1 bütün tavuk
3 defne yaprağı
1 tatlı kaşığı kekik
1 çay kaşığı karabiber/kırmızı biber/nane (tariflerde kırmızı biber görmemiştim ama ben urfalıyam ezelden)
1 çay kaşığı kimyon ( bu bende yoktu ama tariflerde gördüm)
3 çorba kaşığı sıvı yağ (ben zeytin yağı kullandım)

Bir bütün tavuğu haşladım içine annemden yürüttüğüm 3 defne yaprağını koydum. Annem olmasa benim halim perişan yani. O haşlanırken 5 adet patatesimi soydum (Tariflerde 4 diyordu bendede tesadüf 5 tane patates varmış biri kalıp ziyan olmasın diye haydi sende gel dedim)
Patatesleri küp küp doğradım, Kekik,nane,karabiber,kırmızı biber, tuz ve yağla bir güzel karıştırdım. Tavuğumda kaynamıştı. Onunda altını kapattım. Fırın tepsimi yağladım, patatesleri koydum, ortasınada tavuğu (düşürcem diye ödüm patladı) sıcakken koydum. Tavuğuda biraz baharatladım. Baktım bu böyle olmayacak kaynamış tavuğun suyundan bir buçuk su bardağı kadar alıp tepsiye döktüm, malzemelerin üzerlerine. Fırını 200 dereceye ayarladım koydum tepsiyi. 40 dakka sonra baktım patatesler katı gibi bir 20 dakka daha tutup kapattım.

Ve heyecanla jüriye koştum. Tabi tamda iftara denk geldiğine :) e bizim yemeğimiz var laflarına rağmen, ısrarıma ve gözlerimdeki o heyecanıma dayanamamış olacaklar ki iyi bari dediler. Neyse efenim notum gayet iyi. Sadece biber işini abartmışım acı olmuş azıcık. Allah tan acıyı severiz :))

Tavuğun bütün halini çekemedim jüriye yetiştirmeye çalıştımda :)) Ayy babam bile beyenmiş hayreeeettttt..... O zaman aferim banaaa... Annemde beğenmiş.... Sanada tattırmak vardı ya neyse.... Hani yapamazdım sen gööörrr.....

Haftaya kankiye mantı yapacam hayırlısıyla. Burda olsaydı şöyle derdi "Her kuşu öptün kaldı leylek" Onuda öpçem işte...

Kanki benim yemek yaptığımı öğrenince tepkisi aynen şöyle oldu "Kafana saksı mı düştü", "Bak zehirlenmeyiz dimi" E doğal yani inanamıyor, canım benim :)))

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Farm bizim ev

Evet efenim sonunda bu işe de el atmış bulunuyorum. Bauhouse açılmıştı bir kaç ay önce. Nihayet gidebilmek bana da nasip oldu. E bi siftah yapayım bari dedim. Ben, tutabilene aşkolsun. Yanımdaki şahsı bir kaybettim bir buldum ama asla yanyana duramadık bauhouse içinde :)) Zevklerimiz ve araduıklarımız farklı anacım ben napayım. Ben çiçektir süstür dururken napayım matkabı tornavidayı... Çiçek reyonuna daldım ve balkon ekiciliğine merak salıverdim bir anda. Yok yok aklımda vardı bazı bloklarda görüp acaba yapabilir miyim diye düşünüyordum. Fırsat bu fırsat dedim alayım. Stand görevlisi çocuğa 10 puan verdim çok güzel anlattı ben bu saatten sonra olur mu çıkar mı dedim. Çocuk kuytu bir yerde ekim yapmış gel dedi bak ben ektim oldu. Baktım dört günde 10 cm olmuş fidanlar. Salatalık ve çiçek tohumu aldım domatesi unuttum neyseki arkidişte varmış. Ben vereyim olunca beraber yeriz ama dedi :)))) Eğer başarırsam hatta işi büyütücez :)))) Hadi bakalım bu akşam eve gidince ilk işim ekimi yapmak olacak.

Ve kendime süslü bir çim adam aldım :))) İçimde hala bir çocuk varsa ben napayım yani. Çok seviyorum öyle oyuncak gibi süsleri :))) Eve enerji veriyor.

Mübişlerim iyice şımarık oldular. Kafesten çıkar çıkmaz ilk kondukları yer benim kafam oluyor. Ben kovuyom onlar geliyor. Tamam başımın üzerinde yeriniz var ama abartmasanız diyodum. Eşeleniyolar falan çok komik oluyor. Bu damat mübişin işi öteki yanıma yanaşmazdı şimdi damadın kuyruğundan ayrılmadığına ikiside tepemde dolaşıyorum :)))

Ben bu fotoğraf işine bir alışamadım... Neyse fidanlarımın fotosunu çeker koyarım artık :)

DGS pazartesi açıklanıyormuş. Nihayet yaaaa.... Ya kazanamadıysam.. Umudum zaten yoktu ama bir tarafımda olur belki deyip duruyor yani. Ben bu yıl ne yaparım. Bu okuldan da mezun olursam. Bomboooşşş mu kalıcam ben şimdi. Bunalıma girerim herhalde....

13 Ağustos 2010 Cuma

Son Kullanma Tarihi

Bu bir eleştiri yazısı olacak. Dün Özhan mağazasından alldığım Eker profitörölüm resmen küflü çıktı yuhhh dedim. Bunlar yanyana iki paket şeklinde ve üstü karton ambalajla kaplı olduğundan içindekinin akıbetini bilemediğimiz ürünlerden. Hiç aklıma gelmedi alır almaz ambalajı açıp bakayım üzerine. Aldım torbaya attım eve geldim. Ta taaaa.... aa bu ne, küf mü bu, aaa aaaa mantar oluşmuş resmen şeklindeki bir monologla bakakaldım yiyemediğim profitöröllerime.... İçimde ukde kaldı. Neyse o mühim değil. Ben burda iki noktaya değinmek istiyorum asıl.

1- Son kullanma tarihi neden ürünün en abuk yerinde kargacık burgacık okunması zor bir şekilde yazılır. Ben onu aramaktan sıkıldığım için bulduğumda okumakta zorlandığım için bir türlü alışkanlık haline getiremedim.

2- Şok,Bim,Gima, Özhan vs. gibi büyük marketler artık tasarruf amaçlı mıdır nedir buzdolaplarını ya düşük seviyede çalıştırıyorlar yada hiç çalıştırmıyorlar. Tabi böyle olunca aldığın ürün son kullanma tarihini geçmemiş olmasına rağmen ekşi veya bozuk olabiliyor. Bakınız benim aldığım profitöröl SKT 16.08.2010 öyle bir yerde yazıyorki siyahın üzerine siyahla yazılmı. Işığa falan tutarak okuyabildim . Bimden aldığım tavuklardan çok zehirlenmişliğim vardır. Akuğuru ülker firmasına şikayet etmişliğim vardır. Ürünleriniz bozuk falanca firmada muhafaza koşullarından dolayı ürünleriniz kokuşmuş diye. Ertesi gün beni aradılar tam adres verdim. Bir gün sonra firmaya gittim bütün ürünler toplatılmış ve harıl harıl bir çalışma var! Önemsenmek güzel bir şey hem bunu hissettim hem de sessiz kalmazsam bir şeyleri değiştirebileceğimi. Bu bana bir ders oldu.


Valla benim bir hayat felsefem vardır. Siz kendinize dikkat etmezseniz kimse size dikkat etmez. Kimse ananız babanız değil. Geçen gazeteyede yorum olarak yazdım bunu. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmazsanız şoför sizi öldürse bile suçsuz sayılıyor. Ananem Allah Rahmet Eylesin alt geçidin üstünden geçerken bir arabanın altında kaldı. İki gün aradık üçüncü gün morgta bulduk. Adam akşamdan sabaha hapiste kaldı sabah yoluna devam etti. Nineciğim öldüğüyle kaldı. Ve o alt geçitten gündüz geçmeye korkarsınız. Çok sapa ve tenha bir yerde evsiz balici tipli insanların yatakhanesi şeklinde kullanılan bir yer. Aynı alt geçitte teyzemin çantasına kapkaç yaptılar. Allah tan çantanın kolu kopmak üzereydi zaten koptuda ben yuvarlanmadım demişti. Sen olsan geçer misin böyle bir alt geçitten. Gerçi her halükarda ölüyorsun. Artık hangi şekilde ölmek istersin sen seç. Ya üstten geç araba ezsin, ya alttan geç biri seni gasp etsin. Ve nineciğimin vefat ettiği o yerde ninemden sonra çok kişi canından oldu. Ne kadar aptalca değil mi? Orda bir problem var ve çözülebilir ama biz sağa sola şekil yapmaktan problemleri çözemiyoruz. Aynı şey Barış Akarsu nun hayatını kaybettiği kavşak içinde geçerli, onca yaygaraya rağmen orası bile hala can aldığına göre.... Yaygara yapmak iyidir bazen. Hatta böyle mevzularda yaygara yapın. Bu gün size bir şey olmaz ama yarın sevdiğiniz biri orada olabilir. Görmezden geldiğimiz şeyler bir gün gözümüzü oyuyor.


Neyse daha devam edicem ama şimdi çalışmam lazım efenim...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hayırlı Ramazanlar...

Sıcaklarda zor olur mu olmaz mı derken Ramazan geldi çattı bile. Psikolojik olarak zor olacağını düşündüğümden olsa gerek dünden beri asabi oldum. Sanki bir daha hiç bir şey yemiyecekmişim içemeyecekmişim gibi :)) Gerçi ben göbekteki keseden beslensem bir iki ay idare ederim :))) Daha fazlası için söz veremem yani....

Sularda kesik çalışma mı ne varmış... Ne kadar gıcık bir durum. Sıcakta susuz zor yani. Allah'tan kesintiden haberim oldu da suyumu depoladım. Yoksa terli terli gezcektim iğğrenç....

DGS Sonuçları hala açıklanmadı. Kontenjanları arttırmışlar. Bizde umutlanıyoruz işte olursa diye. Hayırlısı artık ama bir buçuk ay oldu yaaa.... KPSS falan bizden sonra oldu o bile bu gün açıklanıyor yani.

Ve aof sınavına 23 gün kaldı. Hiç çalışılmıyor sıcaklardan. Otobüslerde işe gidip gelirken anca çalışabiliyorum. Hızlı hızlı okumaya çalışıyorum. Çünkü konuları yetiştirememekten korkuyorum. İnşallah mezun olurumda kurtulurum. Hazır ramazan geldi sahurdan sonra uyumayıp çalışsam diyorum... Lisede falan hep öyle yapardım :))) Ey gidi günler. Şimdi nerde o enerji :))) Bir arkadaşta iki dersten kalmış son hafta bakarım ben diyor. Tabi daha üç ser serebildiğin kadar :))) Son sene olsa görürüm ben onu, görücemde zaten ;)

Neyse ben işimin başına döneyim bari.... Hiç te niyetim yok ama :) Tekrardan Hayırlı Ramazanlar......

10 Ağustos 2010 Salı

Oynatmaya Az Kaldı....

Bu müşteriler beni delirtiyor. Biri arıyor maillerini yirmi gündür alamıyormuş. Yalanaaa bak. 20 gün ne yaptın o zaman sen. Bu senin suçun. Biraz sorgulayınca anlıyoruz ki arkadaş mail adresini bile bilmiyor :)

Abicim ben müfettiş gecıt olcakmışım ya da sorgu amiri. Müşteri beni mat etmeye çalıştığı anda kısa devre yapıyor bende bazı sinirler ve karşı taarruza geçiyorum. Allah Allah Allahhh tutmayın beni....

Biri arıyor ben yetkiliyim bana anlat diyor anlatıyoruz ok alıyoruz, aradan bir ay geçiyor gerçek yetikili arıyor. Diyorki kardeşim naptın sen bizim işi olmadı mı... Hönk... Gözlerimin yerinden pörtlediği anlardır bunlar. Başlıyorum anlatmaya ben falanca şahısla falanca kere görüştüm falanca kez mailleştim. Biz işi tamamladık. Adam apışıp kalıyor. İşte kem küm... Laaa şirket içindeki iletişimsizliğe bak.... Birbirlerinden haberleri yok daha lavukların. Ya Rabbelalemin.... Ondan sonra çakma yetkili arıyor hemen, ateşi çıkmış tabi :))) İşte biz çalışmayı beyenmedik. Çalışma biteli bir ay olmuş. Bunu bana söylemediniz diyorum (içimden lan ben müneccim miyim diyorum tabiiii) :) ....Ben yetkili değilim diyor. Başta öyle demediniz :)... İnsan böyle katil oluyo sanırım :)) Artı beleş işe yüzsüzlük yapıyorlar.

Biz böyle hacı baba hayratı gibi çalışırsak daha da dikiş tutturamayız ahanda buraya yazıyorum....

8 Ağustos 2010 Pazar

Hayat işte....

İki kişi arasında ne yapsan daha iyi olura karar veremediğimiz anlar. Ayrılsalar mı ayrılmasalar mı. Her evde mutlakta bir çatlak ses vardır. Bizim evdede tabiki.

Ne yapsan hayatın yönünü değiştiremiyorsun. Olcağa mani olamıyorsun, kudretimiz yok buna. Onla konuş ara yap bunla konuş ara yap. Yok çocuğun piskolojisi. Pinpon topu gibi...Benden size tavsiye çevrenizde geçimsizler varsa kendi hallerine bırakın. Huzursuzluk bulaşıcı ve düzeltilemez. Yani onlar istemediği sürece hiç bir şeyi değiştiremezsiniz.

Evet efenim biraz gerginlik var ama durmak yok yola devam. Hafta sonu bir temizlik krizidir aldı beni ellerimin sağlam yeri kalmadı valla :)) Çatlak mı arasın. Artık pazar gecesi pestil kıvamına gelmiştim. Bir de kalktım gecenin köründe gül böreği yaptım anacım. Olmuş amaaa, ama işte kem küm.. Daha iyi olması lazım. Altı üstü yufkadan börek yapıcam ne uğraştım yahu :))) Yufkalar yırtılır çörek otunu bulamam öfff uykum geldi zaten yarısında :))) Saat gece yarısı ikiydi fırını kapadım gari. Siz dşünün yani... Azme bak.

Ayy nihayet kedi olalı bir fare tuttum. Müşteriye satış yapabildim yehhhuu... Aslında ben bir şey yapmadım ben sadece söyledim haberdar ettim... Bir ay sonra ok dediler. Ehehee sevindirik oldum.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Hııırrrr....

Sanırım sıcaklardan azıcık kilo vermişim. Topu topu iki gram verdim havalar bin beşyüz. Hala 7 kilo fazlam var. Kendimi tartıda öyle görünce, elbise giyicem bu gün dedim. Ve kampanyadan alıp (2 alana bir bedava) bir kenara attığım çokta hoşlaşmadığım elbisenin gün ışığına çıkması vakti gelmişti. Elbise bildiğiniz düz kesim çokta hoş olmayan dizimin altına kadar uzun bir elbise. Üzerinede bildiğiniz siyah kısa kollu tişörtlerden birini giyiverdim. Bana sorarsanız çok çirkin oldu.

Neyse giyindim makyajdan çok anlamadığımdan gözüme iki kalem bir rimel sürdüm, dudağıma nemlendirici bile sürmeden çıktım evden. Anaam noluyo.... koca araba ana caddede artı arkasında araba yokken, yani o geçip gittikten sonra çok rahat geçebileceğim bir yolda bana yol verdi. Hımmm tehlike çanları. Kafamı kaldırmadan koşarak geçtim karşıya. Hızlı hızlı yola devam. Valiliğin önünden geçiyorum, kaldırım nerden baksan 3 metre genişliğinde adamın teki üstüme üstüme yürüyor kırmızı suratıyla sırıta sırıta ne yapacak merak ettim doğrusu... Burnumun dibine kadar geldi durdu sırıtarak bakıyor. En kaba ses tonumla "Ne sırıtıyon lan" dedim çakma Kadir İnanır edasıyla. Öyle deyince döndü gitti. Kesin demiştir içinde canavar varmış ııığğyyyy. Bazen bunuda mı sen yarattın Allah ım diyesim geliyor. Ya Rabbelalemin.

Azıcık kokoş olalım dedik. Ben mi paranoyağım ondan mı çekiyorum anlamıyorum. Anacım şimdiki kızlar mini mini şeyler giyiyor onlar nasıl başediyor bu abazalarla.....İğrenç insanlar yaaa.... Hayır benim giydiğim elbisede açık değilki anacım. Kesin sapıtmış bu insanlar. İşe gelene kadar beynimin içinde sırıtık suratlı adamı dövdüm durdum. İçimden bildiğim bilmediğim ne kadar küfür varsa hepsini ettim. Hırrr....